Siyasetçiler ve devlet bürokrasisi halkın hizmetkârı mı efendisi mi?
Son yüzyıllık tarihimizin önemli bir bölümünde bu iki kesim de halka tepeden baktı ve "efendi" gibi davrandı.
Birkaç gün önce Mehmet Barlas da yazdı, ben de ilk kez "Biz halkın hizmetkârıyız" sözünü rahmetli Turgut Özal'dan duydum. O çizgiyi bugün Başbakan Erdoğan sürdürüyor.
Ama asıl hayata geçtiği yerler belediyeler... Bunu her parti için söylüyorum. Hepsinin büyük büyük projeleri olabilir ve onunla övünebilirler ama asıl olan vatandaş kapıya dayandığında ne yaptıkları.
İki gün önce kayınvalidem Nevin Karayel'i kaybettim. İkinci annemdi ve çok iyi bir insandı. Allah rahmet etsin, mekânı cennet olsun... Onu ebedi yolculuğuna uğurlarken şehir yaşamı içinde Anadolu geleneğini sürdürmek, taziyeye gelecek onlarca insanı küçük salonlarda ağırlamak, yemek vermek hiç kolay değil.
Ama zor olmadığını gördüm. Başta kendi belediyemiz Beşiktaş olmak üzere, vefatı duyan Fatih, Şişli ve Ataşehir belediyeleri yemekten çadır kurmaya kadar bir dizi işi, çok kısa zamanda yaparak "hizmetin" görevi de aşarak bir gönül işi olduğunu gösterdiler.
Bunun da sadece bir gazeteci olarak bana değil, herkese eşit yapıldığını Mezarlıklar Müdürlüğü'nde gördüm. Hem İstanbul Büyükşehir, hem de Küçükçekmece Belediye çalışanları bu tür bir hizmette "bahşişi" dahi kabul etmeyerek sadece işlerini yaptılar.
Kuşkusuz hâlâ çok eksiğimiz var. Ama daha başında da olsak "Efendi devlet"ten halkın "hizmetkârı devlete" geçtiğimiz çok açık. Eminim gerisi daha kolay gelir.
Bu büyük çabaya emeği geçenlere ayrıca acımızı gelerek, destek olarak veya arayarak paylaşanlara yürekten teşekkürler.