Anayasanın 90'ıncı maddesi "temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır" diyor.
Hem de 2004'ten bu yana... Ama ne hikmetse(!) bugüne kadar bu yolu deneyen yargıç veya savcı sayısı bir ikiyi geçmedi.
Birkaç gün önce Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, konuyla ilgili önemli bir adım attı. Hem de 12 Eylül darbesine giden yolu açmak için gerçekleştirilen 16 Mart Katliamı'nın 25'inci yılında. O dava da diğerleri gibi derin yapı tarafından zaman aşımına uğratılmıştı.
Savcılığın bu adımıyla Türkiye'de "yaşam hakkı ve işkence yasağını" düzenleyen maddeleri ihlal eden kamu görevlileriyle ilgili soruşturmalarda eski ceza yasasının getirdiği "af ve zamanaşımı" artık söz konusu olmayacak. 80 öncesinde de sonrasında da işlenen tüm cinayet ve katliam dosyaları açık tutulacak.
Peki, Türkiye'yi faili meçhuller ülkesine dönüştürenler bir gün yargı önüne çıkar mı?
Umut var. Eğer 12 Eylül'ü yapanlar bir biçimde yargıya hesap veriyorsa, o katliamların, suikastların failleri de elbet bir gün yargıya hesap verir.
Sadece bu duygu için bile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın attığı adım anlamlı ve önemlidir.