Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

AK Parti'li kadınlardan Kürtçe rehber

Birkaç gün önce AK Parti Kadın Kolları'nın organize ettiği Diyarbakır gezisine katıldım. AK Parti Kadın Kolları Başkanı eski bakan Güldal Akşit, 22 kadın milletvekili ve kadın kolları yöneticileriyle gittiğimiz Diyarbakır'da, ramazan, sıcak hava ve son siyasi gelişmeler nedeniyle derin bir sessizlik vardı.
O sessizlik sokakta esnaflık yapan bir Diyarbakırlının şu sözleriyle bir çığlığa dönüşüyordu:
"Artık yeter... Biz çatışma istemiyoruz.
Biz çocuklarımızın ölmesini istemiyoruz. Bunu en iyi kadınlar anlar. Bir şeyler yapsınlar.
"
Bir başka Diyarbakırlı da şöyle diyordu:
"Kadın milletvekillerini burada görmek çok güzel... Onlardan bir ricam var; kendileri gibi kadın milletvekili olan Leyla Zana'ya destek versinler. Onun çıkışı geri planda kalmasın."
AK Parti Kadın Kolları, ilk kez kadın milletvekilleriyle Diyarbakır'daydı ve Diyarbakırlılarla ramazanı paylaşacaklardı.
Bu açıdan üzerlerine düşeni fazlasıyla yaptılar. Önce Diyarbakır'da kadınların meslek edinmesine sağlayan Bağlar Kadın Merkezi'ni gezdiler, esnafları dinlediler sonra da yoksul insanların evlerine gidip, nasıl yaşadıklarına tanık oldular.
Güldal Akşit, gezi sonrasında şöyle diyordu:
"Biz Türkiye genelinde 340 bin aileye yardım ulaştırıyoruz. Ama amacımız sadece yardım etmek değil, o insanların ne düşündüğünü öğrenmektir. Diyarbakır gezimizi bunun için düzenledik. Her şeye rağmen biz burada ve onlarla birlikteyiz. Diyarbakır üzerine çok oyunlar oynandığını biliyoruz. Bu yüzden sloganımızda olduğu gibi 'Biz birlikte Türkiye'yiz' diyoruz. Diyarbakır'da bu gerçeği yaşayarak gördük."
AK Parti Kadın Kolları'nın bu gezisi, aslında bir ramazan buluşmasından öte bir içerik ve anlama sahipti. Uçağa bindiğimizde farklı bir geziyle karşı karşıya olduğumuzu gördüm. Bunu, onca kadın arasında iki erkek gazeteci, Star'dan Berat Özipek'le birlikte olduğumuz için değil, kadın kollarının inceliği ve titiz hazırlığı nedeniyle söylüyorum.
Sistem iyi işliyordu ve en önemlisi de ilk kez yeni bir uygulama söz konusuydu. Kadın kolları Diyarbakır hakkında Türkçe ve Kürtçe bilgi veren metinler hazırlamışlardı. Hatta Kürtçe birkaç kelimelik "Turist rehberi" diyebileceğimiz bir hazırlık yapmışlardı.
"Çawayi", nasılsın veya "Nave te çi ye", yani adınız ne gibi ilk tanışma için gerekli birkaç cümle... O satırları görünce iki yıl önce Berlin'de konuştuğum eski bir ülkücünün şu sözlerini hatırladım: "Biz neden Kürtçe öğrenmedik?
Biraz Kürtçe öğrenseydik ya da Türkçeye yüzde 20 Kürtçe kelime katsaydık bu sorunu daha çabuk çözerdik.
"
Daha önce yazmıştım, aynı anlayışın okul kitaplarına da yansıması gerekiyor. Kadın kollarının bu girişimi Türkiye içi bir gezi açısından en azından benim bildiğim kadarıyla bir ilkti ve siyaseten anlamlıydı.
Ana dilde eğitimin tartışıldığı, iktidarın bu konuda "seçmeli ders"ten öte geçmediğinin söylendiği bir zeminde kadınlar ambargosuz bir uygulamayı sessizce hayata geçiriyorlardı.
Bu da bize, şiddetin devreden çıktığı, siyasetin meşru zeminde yapıldığı bir Türkiye'de, insani hakların daha kolay hayata geçebileceğini gösteriyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA