Pazar günü Star gazetesinde Helin Şahin imzalı çok önemli bir haber vardı. Haberde, Hrant Dink davasının neden ve kimler tarafından kilitlendiğini en iyi bilecek isimlerden biri olan "muhbir" Erhan Tuncel'lekonuşulmuştu.
Tuncel, cevabı aranan 18 madde sıralamıştı ama içinden birkaçı bilinen bir adresi işaret ediyordu.
Cinayetin kilit ismi Yasin Hayal'in Bayrampaşa Cezaevi'nde kimlerle görüştüğünden, Trabzon'daki Jandarma'ya sık sık gidip gelmesine, ilgili polislerin sorgulanmamasına hatta İstanbul emniyetinde bilinçli bir görmezlikten gelmenin yaşanmasına kadar çok sayıda soru soruyordu.
Ama üç soru daha netti.
Birinci soru, o dönem Trabzon Emniyet Müdürü olan Reşat Altay'la ilgili... Tuncel'e göre Altay konuşmadığı sürece Dink cinayeti aydınlatılamaz.
Nedeni konusunda bir açıklaması yok ama biz Reşat Altay ismini 16 Mart 1978 İstanbul Üniversitesi katliamından bu yana biliyoruz. Altay daha genç bir komiserken o katliamla ilişkili olduğu iddia edilen etkili isimlerden biri... Onun Dink cinayetinin kotarıldığı Trabzon'da Emniyet Müdürü olması ilginç bir tesadüf mü?
Şunu da söyleyelim; 16 Mart katliamı davası derin yapının, MİT'in özel çabalarıyla bir biçimde zaman aşımına uğratıldı.
İkinci soru çok daha anlamlı: TİB kayıtlarında ve kamera görüntülerinde sürekli konuşan iki kişiden birinin yaptığı topuk selamı dikkat çekici. Olay sonrası ortadan kaybolan topuk selamlı kişilerin sırrı çözülmeli.
Tuncel, "topuk selamı" verenlere dikkat çektiğine göre adresin ipuçları da ortada.
Gelelim üçüncü soruya... Üçüncü soru ikinciyi tamamlıyor... Yasin'in askerlik dönemi araştırılmalı. Kimler komutanıydı?
Ne ilginç değil mi?
Tuncel'in sorduğu bu soruların cevabını ne yazık ki bizim yargı veremedi. Veremediği için de toplumun vicdanını kanatan bir karara imza attı.
Bu üç soru, bize bu ülkenin geçmişinde yer alan ve Özel Harp Dairesi damgası taşıyan "muhteşem operasyon"ları hatırlatıyor.
Bu yüzden, bu soruların cevabını almak pek kolay olmayacak.
Çünkü bu soruların cevabını 1950'lerdeki 6-7 Eylül olaylarından bu yana almaya çalışıyoruz.
Daha yakın tarihten örnekler verelim:
1978'de Başbakan olan Bülent Ecevit'in kendisine yapılan Çiğli suikastını araştırdığında karşısına çıkan bir adres vardı: Özel Harp Dairesi... Sordu araştırdı ama bir sonuca ulaştıramadı.
Aynı şekilde 1987'de yine bu ülkenin Başbakanı olan Turgut Özal'a kongre salonunda silahlı saldırı oldu. Özal bu soruşturmanın perde arkasını savcı Uğur Tönük'in araştırmasını istedi ama araştırma tamamlanamadı.
Nedenini Savcı Tönük Meclis Araştırma Komisyonu'na verdiği ifadede şöyle anlattı:
"Afyon Dazkırı'da, 1974-77 seneleri arasında, Ege'deki sol hareketleri önlemek için bir kontrgerilla teşkilatı kurulduğunu, Kartal Demirağ'ın da bu teşkilatın yetişmiş elemanı olduğunu tespit ettik. Komisyon, Afyon'daki teşkilatın üzerine gitmeye karar verdi. Tam o aşamada, Ortaköy'de bir villaya davet edildim. MİT görevlisi olduğunu sandığım 3 kişi bana 'Tahkikatı kesin' dedi. Bir generalin adını verdiler ve 'Paşa kararınızı bekliyor' dediler. Soruşturmadan çekildim."
O paşa Sabri Yirmibeşoğlu'ydu kurum da Özel Harp Dairesi...
Bu sorular bizi Yasin Hayal'in, Abdi İpekçi'yi öldüren Mehmet Ali Ağca'yla Özal'a suikast yapan Kartal Demirağ'la benzerliğine götürüyor.
Hrant cinayetinin arkasından çıkacak örgüte ulaşmak için önce Ankara'daki Seferberlik Tetkik Kurulu'ndaki "Kozmik Büro" operasyonunun ne olduğuna bakmak gerekiyor.
Sahi ne çıktı o Kozmik Büro'dan?