Günlerdir tartışılan, soykırımı inkâr etmeyi suç sayan yasa Fransa meclisinden geçti. İfade özgürlüğü açısından ne kadar saçma da olsa, önümüzdeki süreç bu tür yasaların giderek yaygınlaşacağını gösteriyor.
Bizdeki 301 garabeti gibi buna elbette karşı çıkmak gerekiyor ve çıkılıyor da... Ama bu garabeti açığa çıkarmanın tek yolu öfkelenmek değil, kendi gerçeklerimize dönüp yapılması gerekenleri yapmaktır.
Önümüzde hâlâ yol haritası ortaya konulmayan bir yeni anayasa süreci var, Susurluk skandalıyla ilgili ilginç gelişmeler yaşanıyor ve en önemlisi hâlâ can almaya devam eden bir Kürt meselesi çözülmüş değil. Türkiye enerjisini buralara yoğunlaştırırsa Fransaların anti demokratik yasalarıyla daha kolay baş eder.
Aslında hepsinin ortak noktası da demokratikleşme ve tarihle yüzleşmedir.
Türkiye toplumu hem demokratikleşmenin hem de kendi tarihiyle yüzleşmenin bir yolunu mutlaka bulmalı. Yüzyıldır acıları yarıştıran bir tarih anlayışıyla idare ettik.
Kendi zaafımızı başkalarının zaafı üzerinden tarif ederek sadece zamanı uzattık.
Ama artık gitmiyor. 1915'te ne yaşanmışsa bunun adını koyup gereğini yapmalıyız.
Bu topraklardan silinip atılan Ermenileri anlamanın, yaşanan acıları paylaşmanın bir yolunu bulmalıyız.
Önceki gün bir Ermeni yurttaşın Twitter'de yer alan şu sözleri insanın içini acıtıyor: "Bırakın soykırım veya katliamı, ben 90 yıldır yaşanan aşağılamayı yaratılan nefreti nasıl affedeceğimi bilmiyorum..." Binlerce yıl birlikte yaşadığımız halkları küfürle özdeş hale getiren bir tarih anlayışı işte bu duyguyu yarattı. Bunu biz değiştirmeliyiz.
Bunun yolu da, öyle tarihi belgeleri yeniden tartışalım falan demekle olmaz. Açık açık adını koyup Dersim'le yüzleşmeye başladığımız gibi 1915'le de yüzleşmeliyiz.
Bu konuda yeteri kadar belge de bilgi de var.
Gerçekten de Ahmet Altan'ın şu dedikleri doğru değil mi?
"Beş yıl ya da on yıl önce, Fransa, 'Dersim'de katliam olmadı demek yasaktır' gibi bir yasa çıkartmaya kalksaydı, biz gene aynı tepkileri verir, 'Dersim'de katliam olmadı, isyan bastırıldı' diye yalanlar söyleyerek kendimizi kandırırdık.
Sonunda Dersim gerçeğini gördük, kabullendik. Ermeni meselesindeki gerçeği de görüp kabulleneceğiz..."
Türkiye toplumu artık bu ağır yükü taşıyamıyor.
Taşımamalı da...