MİT ile PKK arasındaki "gizli" görüşme, siyaset alanında tartışma yaratsa da toplumun önemli bir kesimi tarafından olumlu karşılandı.Çünkü geldiğimiz noktada toplum artık Kürt meselesinin yarattığı "şiddeti" istemiyordu.
30 yıldır her gün çatışmalar, şehit haberleri ve operasyonlardan başka bir şey yoktu.
Canı, özgürlüğü ve malı tehdit altındaydı.
12 Eylül referandumuna yüzde 58 oy vererek bu kaderinin değişmesini istedi.
12 Haziran seçimlerindeki yüzde 50 oyun açıklaması da buydu.
Toplum, kasette devlet ve siyaset adına konuşanların, kendi beklentisine cevap verdiklerini gördü.
Barış için, gençlerin ölmemesi için kararlı olduklarını, sorunu bildiklerini, çözüme de istekli olduklarını gördü.
Tam da bu nedenle Mehmet Ali Birand'ın dediği gibi "şeytanla" bile görüşebilirlerdi.
Bu durum toplumun her kesiminde pozitif bir hava yarattı.
Dün eski ANAP Genel Başkanı Nesrin Nas'la konuştum.Türkiye'nin temel sorunlarına ilgisini sürdüren Nas, heyecanla şöyle diyordu:
"O kasette yer alan konuşmaların arkasında duralım. Bu görüşmeler sürüyorsa son derece doğru bir iş yapılıyor.
Utangaç bir tavırla değil, cesaretle bunu desteklemeliyiz. Görüşmeleri sürdüren kişilerin hırpalanmasına izin vermemeliyiz."
Nas, Öcalan'ın yakalandığı yıllarda parlamentoda milletvekiliydi. O yıllarla bugünü kıyaslıyor ve şöyle diyor:
"Özal'dan sonra kamuoyunu yönlendirebilecek, ikna edecek bir siyasi lider yoktu. Şimdi toplumun yüzde 60'ını ikna edebilecek bir lider var.
Lider eğer bunun arkasında durursa, bu süreç olumlu bir şekilde yürür. Birtakım milliyetçi çıkışlar olabilir ama orta dönemde AKP'yi olumlu etkiler.
Eğer AKP burada utangaç tavır sergilerse muhalefetin ekmeğine yağ sürer.
Türkiye'nin en önemli meselesi budur.
Türkiye'yi ya geleceğe taşıyacak ya da bulunduğu yere tıkayacak."
Fazla söze gerek yok, Meclis Başkanı Cemil Çicek'in bu konudaki açıklamaları sürecin nasıl seyredeceğine de işaret ediyor. "Bu konuda İngiltere'de İspanya'da ne yapılıyorsa bizde de o yapılıyor..."