Türkiye nasıl bir yeni anayasa yapacağını ve Kürt meselesini nasıl silahtan arındırıp, siyasi çözüm bulacağını düşüneceği yerde, ne yazık ki günlerdir yargının verdiği kararları tartışıyor.
İlk bakışta alınan kararlar, mevcut hukuk kurallarına bağlılık gibi görünse ve öyle sunulsa da işin özü şu: Eski sistem direniyor.
Sivil siyaset bu gerçeği görüp hareket etse belki yaşadığımız gerilim biraz olsun azalacak. Sanıyorum önümüzdeki günler böyle bir gelişmeye gebe...
Çünkü Türkiye'nin acil sorunları var. En başta da Kürt sorunu... Yaşanan gerilime rağmen aslında siyasetçi de sivil toplum örgütleri de bu acil sorunun farkında ve o sorunlara kafa yormaktan vazgeçmiyor.
Dün TESEV'in düzenlediği bir panele katıldım. Türkiye'de PKK'nın silah bırakma meselesi üzerine çok şey söylendi ama bu konu ne enine boyuna ele alınıp incelendi ne de ambargosuz tartışılabildi.
Demokratik Açılım sürecinin en önemli ayağı Habur girişimi bile ne yazık ki biraz hazırlıksızlık, biraz acemilik ve çoğunlukla da vesayetçi sistemin ayağa kalkmasıyla heba edildi.
Şimdi TESEV'in desteğiyle Gazeteci Cengiz Çandar, ilk kez bu konuyu "Dağdan iniş-PKK nasıl silah bırakır?" başlığıyla ele alıp, enine boyuna inceledi ve Türkiye'ye yol haritası olabilecek önemli ipuçları içeren bir rapor yazdı.
Bunu yaparken de başta Cumhurbaşkanı, İçişleri Bakanı gibi devlet ve hükümet yetkilileri, Murat Karayılan ve Zübeyir Aydar gibi PKK yetkilileriyle ve çok sayıda siyasetçi, sivil toplum liderleriyle de görüştü.
Peki, bu çalışmadan nasıl bir sonuç çıktı? Çandar'ın 6 ay süren araştırması sonucu ortaya çıkan raporda birkaç noktanın altı özellikle çiziliyor.
1- Güven ortamı sağlanmalı... Bunun için atılacak ilk adım aralarında seçilmiş belediye başkanları da olan KCK davasının tutuklu sanıklarının serbest bırakılması...
2- PKK'nın eylemsizlik halinin sürekli kılınması ve Silahlı Kuvvetler'in operasyonları durdurması...
3- Türkiye'de iç barışın ve "PKK'nin Türkiyelileşmesi" nin sağlanması için seçim barajının yüzde 10'un altına çekilmesi...
4- Yeni bir anayasanın hazırlanması ve yeni anayasada yeni bir vatandaşlık tanımı yapılması.
Çandar'a göre Kürtlere Türkiye'de yeni bir statü kazandırma, Öcalan'ın tutukluluk şartlarında yapılacak düzenleme ve nihai bir toplumsal barış için aşamalı af meselesi de sorunun çözümünde önemli etkenler.
Kürt meselesini Kürtler mi tartışacak?
Bunların hiçbiri tartışılmayacak şeyler değil. TESEV'in panelinde bu konu üç siyasetçi tarafından da tartışıldı. AK Parti Milletvekili Galip Ensarioğlu, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve BDP'nin bağımsız milletvekili Aysel Tuğluk.
O tabloya bakınca, son birkaç günümüzü karartan yargı kararlarına rağmen insan umutlanıyor.
AK Parti milletvekili Galip Ensarioğlu şöyle diyor: "Silahlı mücadele dönemi bitmiştir ancak silahsızlanmayı önkoşul yapmak da çözümü tıkar. Dönem çözüm dönemi. Bundan sonra akacak kanda 550 vekilin vebali var. Anadilde eğitim ve PKK'nın dönüşüm meselesini masaya yatırmalı ve çözüm bulmalıyız."
CHP'li Sezgin Tanrıkulu ise raporun toplumsal mutabakata katkı sunacağını söylüyor:
"TESEV raporu çok değerli. Doğru adımlar atılırsa mutabakata yönelik yol açılır. Bu kriz bizlere geniş bir mutabakatın geniş yolunu açacak bir fırsattır, dolayısıyla yargıya bırakılmayacak kadar önemlidir."
Raporu önemseyen Bağımsız Milletvekili Aysel Tuğluk'un çağrısı da makulü aradığını gösteriyor: "Türkiye'nin önceliği etnisitesiz ve ideolojisiz bir anayasa yapılması, Kürt sorununun çözümü anayasa süreciyle paralel olmalı."
Paneli izlerken iki şey dikkatimi çekiyor:
Bir: AK Parti, CHP ve BDP'lilerin bir panelde bir araya gelmeleri çok umut verici... Bu neden Meclis'te de olmasın?
İki: Üç parti adına konuşan panelistlerin etnik kimlikleri de dikkat çekiciydi. "PKK nasıl silah bırakır?" meselesini tartışmak için çağrılan milletvekillerinin üçü de Kürt'tü.
Peki, Meclis'teki 550 milletvekili arasında bu sorunu konuşabilecek Türk milletvekili yok muydu?
Belki de bu tabloyu terse çevirdiğimizde sorunu daha rahat çözeceğiz.