CHP içindeki siyasi aktörlerin birbiriyle örtüşmeyen çıkışlarını görünce aklıma rahmetli, Erdal İnönü'nün Ağrı gezisi geldi.
1991'de bugün de parti meclisi üyesi olan Şule Bucak'la Ağrı'daki SHP il başkanlığına giden İnönü, il başkanına sorar:
"Başkan partimizin durumu ne?"
Ağrı il başkanının cevabı inanılmazdır:
"Sayın Genel Başkanım biz partiye 100 kişi kazandırıyoruz, ertesi gün siz televizyona çıkıp bir konuşma yapıyorsunuz 99'u kaçıyor..."
Erdal Bey kibarlığıyla "O zaman siz gelin partinin başına" der ama demesi bile sözün ağırlığını ortadan kaldırmaz.
Aynı şey şimdi farklı biçimde CHP'de yaşanıyor. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, partiyi ayağa kaldırmak için geziyor, yeni projeler üretiyor ama bir bakıyorsunuz ya bir yardımcısı ya da bir milletvekili çıkıp bir demeçle kriz yaratıyor.
Bunu "ustaca" yapanlardan biri de CHP Grup Başkan Vekili Muharrem İnce. Aslında bu kriz ilk değil. İnce, daha önce Cumhurbaşkanlığı resepsiyonuna karşı çıkmış, sonra Kılıçdaroğlu'nun genel af açıklamasına "O kendi görüşüdür" demiş bir siyasi aktör.
"Sürekli devrim" gibi, sürekli kriz çıkartıyor ama bu sonuncusu pek öyle geçiştirilecek gibi değil.
Akşam gazetesinin haberine göre Soner Yalçın'ın telefon dinlemelerinde İnce'nin Kılıçdaroğlu aleyhine belge vermek için gazeteci İklim Ayfer Kaleli'nin evine geldiğine ilişkin bilgiler yer aldı.
İnce bu bilgileri reddetti. Bir de taahhütte bulundu:
"Bir anne olarak gece evine gittiğim konusunda çocuğu üzerine yemin etsin, her dediğini kabul edeceğim."
Cevap gecikmedi: "Tüm ailem ve şerefim üzerine yemin ederim ki Muharrem Bey evime geldi." Sonra da şunu ekledi:
"Muharrem Bey, şu anda erken öten horoza benziyor. Biliyorsunuz, erken öten horozun da başını keserler. Muharrem Bey de mahcup olur."
Her işte bir hayır var.