Önce Tunus sonra da Mısır'da meydana gelen halk ayaklanmalarını dünya ilgiyle izliyor.
Ve herkesin kafasında aynı soru var; Acaba Arap coğrafyasında neler oluyor?
Bu soruyu, önceki gün ayağının tozuyla Mısır'dan dönen sosyolog yazar Müfit Yüksel'e sordum.
İstanbul Fatih'te buluştuğumuz Yüksel, yüksek sesle şöyle diyordu:
"Bu Facebook'un, Twitter'ın zaferidir... Hiçbir örgüt kendisine mal edemez. Bu isyan, yoksul halkın ve dünyayla buluşmak isteyen gençlerin diktatörlere meydan okumasıdır."
Aynı masada oturan CHP Parti Meclisi Üyesi Dr. Muhammet Çakmak'ın tespiti de farklı değil:
"Müslüman coğrafyada yaşayan halkların demokrasi özlemi bu..."
Tunus'taki laik diktatörlüğü yıkan, Mısır'daki 30 yıllık Mübarek iktidarını sallayan ayaklanmalara Türkiye'den böyle bakılıyor.
Ama şu soru da soruluyor:
Bu isyanlar bir "İslam iktidarı" yaratır mı?
Yüksel, Mısır'daki durumu şöyle özetliyor:
"Sokaktaki insan demokrasi istiyor. Ayrıca Müslüman Kardeşler örgütü zenginleştiği için bu hareketin içinde yok. Ama şu da çok açık, sokaktaki insanın baskın kimliği Müslüman ve çok yoksul..."
İslam coğrafyasıyla yakından ilgili İHH Yönetim Kurulu Üyesi Osman Atalay da aynı şeye dikkat çekiyor:
"25-30 yıldır diktatörlüklerle yönetilen ülkelerde yolsuzluk ve işsizlik diz boyu. Bu ülkeleri azınlık ve aile şirketleri yönetiyor. Hak ihlalleri, baskılar, insanları canından bezdirdi. Bu genç Arap jenerasyonunun bir isyanı. Dünyayla buluşmak istiyor."
Atalay, ayaklanmaların siyasal boyutuyla ilgili de şu tespiti yapıyor:
"Uzun vadeli siyasal, örgütlenmeler artık tarihe karışmıştır. Diktatörlüklerin hüküm sürdüğü ülkelerde bilgisayar dünyasının oluşturduğu post modern öfke patlamaları yaşanıyor."
Kuşkusuz bu öfke patlamalarının risk taşıdığı, kaosa dönüşme ihtimali de var. Ancak ok yaydan çıktığı için duracağı da yok. Hatta bu "internet devrimi" nin dalga dalga bölgeye yayılacağı öngörülüyor. Cezayir'i,Yemen'i, Ürdün'ü, Suriye'yi ve Arabistan'ı sarması uzak bir ihtimal değil.
Bu noktada İran seçimlerinde yaşanan olayları da hatırlamak gerekiyor. Küresel çağın ilk isyan sinyalleri o seçim sürecinde devreye giren Facebook ve Twitter mesajlarıyla verilmişti.
Aslında Arap dünyasında, hatta yakın coğrafyamızdaki despotik rejimlere sahip ülkelerdeki gelişmelerle Türkiye'nin sivilleşme mücadelesi arasında henüz adı konmamış bir bağ var.
Bu bağı, İslam coğrafyasındaki halkların umutla baktığı "Türkiye modeli" kuruyor.
Dr. Çakmak bu modelin önemine vurgu yapıyor:
"O bölgelerdeki demokrasi ve değişim talebi, Türkiye'nin Avrupalı modern bir toplum olmasıyla yakından ilgilidir. Türkiye bir prototip olarak hep izlendi şimdi daha bir ilgiyle izlenecektir."
İHH Yöneticisi Atalay ise Türkiye'nin tarihsel bir şans yakaladığını dile getiriyor:
"Yeni bir dönemin başındayız. Arap dünyasının önündeki en sempatik ve umutla baktıkları model Türkiye modelidir. Neo Osmanlı rüzgarı Arapları saracaktır. ABD ve İngilizlerin bu totaliter rejimleri artık sırtlarında taşıma şansı kalmamıştır. Burada Türkiye, Neo Osmanlı potansiyelini iyi kullanmalıdır."
Peki, bu ayaklanmalar Türkiye'yi negatif etkiler mi?
İç siyasetin bazı aktörleri, hâlâ post modern darbe hayalleri kurarak olası bir "ayaklanma" için ellerini ovuşturuyor ama ne yazık ki Türkiye'yi doğru okumadıkları gibi bu dalgayı da anlayamadılar.
Aslında bu dalga tam da Türkiye'nin yıllardır kurtulmaya çalıştığı darbe üreten "vesayetçi" sistemleri yıkıyor.
Yani dalga aynı dalga biçimleri biraz farklı... Biri statükoyu sandıkla, diğeri sokaklarla sarsıyor.
Bu nedenle o ülkelerde gelişen halk hareketleri, Türkiye'yi tehdit etmiyor tam aksine Türkiye'nin önemini pekiştiriyor.