Geçtiğimiz hafta darbe girişimleriyle ilgili iki önemli gelişme yaşandı.
1- Balyoz Darbe Girişimi Davası başladı.
2- Gölcük Donanma Komutanlığı bünyesinde yapılan aramada inanılmaz belgeler ele geçti.
CHP Kurultayı nedeniyle biraz gölgede kalan bu iki konu son 60 yıllık demokrasi tarihimiz açısından, siyasetin görmezlikten gelemeyeceği kadar önemliydi.
Önemliydi çünkü darbe girişimleriyle cebelleşen Türkiye, ilk kez aralarında hâlâ görevde olan askerlerin yer aldığı bir grup darbe girişimcisini yargı önüne çıkardı.
O darbe girişimiyle ilgili belgeler Taraf gazetesinde yayınlandığında hepimiz ürpermiştik. İçinde, darbeler tarihini bilenleri hiç de şaşırtmayan cami bombalamasından uçak düşürülmesine kadar bir dizi dehşet verici plan vardı.
Gerçi darbe girişiminin bir numaralı sanığı Orgeneral Çetin Doğan, televizyon televizyon dolaşıp "harp oyunu" demişti ama doğrusu darbeseverler dışında kimseyi inandıramamıştı.
İnandırıcı olmadığını bir süre önce Sabah gazetesinde Mutlu Çölgeçen, bizzat Genelkurmay Başkanlığı'nın araştırmalarına dayanarak ortaya koydu. Genelkurmay Başkanlığı'nın belgelerine göre "Balyoz Harekât Planı harp oyunu değil, darbe planı"ydı.
Böyle olduğu için de dava açıldı ve yargılama önümüzdeki süreçte devam edecek... Şimdi buraya bir nokta koyup Gölcük Donanma Komutanlığı'ndaki arama ışığında son iki yılda olanlara bakalım.
"Islak İmza"lı İrtica ile Mücadele Eylem Planı ile Kafes Eylem Planı'nı ve onlarla ilişkili Poyrazköy'den fışkıran lav silahlarını hatırlayın.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, kamuoyunun gözünün içine bakarak, ele geçirilen lav silahları için şöyle demişti: "Bunlar boru..."
Boru olmadığı da kanıtlandı ama asıl çarpıcı belgeler, Gölcük Donanma Komutanlığı'nda bir albay gözetiminde yapılan aramalarda ele geçti.
O belgelerde neler yoktu ki... Kendi komutanlarını sürgüne göndermeden, İrtica ile Mücadele Planı'nın emrini verenlere kadar bir dizi sarsıcı bilgi vardı. Ama en önemlisi Poyrazköy'de yapılan yeni aramalarda çıkan silahlar ve patlayıcılardı.
İlk bakışta bu tür silah ve bombalara alıştık denebilir ama aralarında bir patlayıcı var ki, üzerinde düşünmemek ve eski faili meçhul cinayetleri hatırlamamak mümkün değildi. O patlayıcı gazete tv ve haberlerine kısa bir cümle olarak girdi: "10 x 15 cm ebadında 'Delta Sheet' ibareli kâğıt bomba ele geçirildi."
Bu kısa cümlelik haber, bizi 90'lı yıllara götürdü. Çünkü o bomba Türkiye'ye, "Çağdaş ve Laik" aydın Bahriye Üçok suikastını hatırlattı. Üçok, kitap içine kâğıt şeklinde yerleştirilen bombanın patlaması sonucu hayatını kaybetmişti.
Bir bağ var mı yok mu yargı ortaya çıkartacak. Ancak bu darbe girişimleriyle ilgili soruşturma derinleştikçe, Türkiye'nin yakın tarihindeki karanlık olaylar da Muammer Aksoy, Uğur Mumcu gibi faili meçhul cinayetler de bir bir aydınlanacak.
Doğrusu bu aramada "Delta Sheet" ibareli kâğıt bombayla, Bahriye Üçok adını bir arada görünce merak ettim: Acaba yeni CHP bu konuda nasıl bir tavır alacak?
Kurultayda konuyla ilgili tek kelime edilmediği gibi tam aksine Kılıçdaroğlu, Ergenekon sanığı Mehmet Haberal'a selam yollayarak partisinin eski çizgisini sürdürdü. Gördüğüm kadarıyla Kürt, Alevi ve başörtüsü sorununa değinmemiş olsa da bu konularda bir arayış içinde olan ve sorunlar üzerinden siyaset yapmayı seçen Kılıçdaroğlu'nu en çok Ergenekon süreci zorlayacak. Özgürlük ve demokrasi savunuculuğuyla Ergenekon destekçiliği bir arada yürümez.
Bu çizgiyi çekemeyen bir CHP, ne Kürtlere, ne Alevilere ne dindarlara ne de kısaca sistemin mağdurlarına dokunabilir.