Son yüz yılda bu topraklarda yüzlerce aydın, gazeteci öldürüldü, suikasta uğradı. 1948'de öldürülen Sabahattin Ali'den Doğan Öz'e, Abdi İpekçi'den Musa Anter'e, Uğur Mumcu'dan Hrant Dink'e yüzlerce aydın yok edildi.
Onların yokluğuyla neler kaybettiğimizi bir düşünün.
Peki, kim veya kimler bu aydınlardan korkuyor?
En başta demokrasiyle buluşmak istemeyen "bürokratik devlet" korkuyor. Bir de ona benzemeye çalışan örgütler ve siyasal yapılar...
1948'de Sabahattin Ali'ye pusu kurup öldüren zihniyetle, 90'larda Diyarbakır'da Ape Musa'yı (Musa Anter) kalleşçe tuzağa düşüren zihniyet arasında ne fark var?
Aydınlar, gazeteciler son yüz yılda ya öldürüldü ya da ölümle tehdit edildi... Hâlâ da ediliyor.
İşte onlardan birini 2010 Türkiye'sinde yaşıyoruz.
Sevgili dostum, Taraf yazarı Orhan Miroğlu yazdığı yazılar yüzünden PKK'nın silahlı kanadı HPG tarafından ölümle tehdit edildi.
Kürt sorununda "Demokratik açılım" ın tartışıldığı, kör topal da olsa "Düzovada siyaset"in devreye sokulmak istendiği bir süreçte, eli silahlı güçler yine kaleme saldırıyor.
"Bıçağın altında dolaşıyor. Sözün özü böyle giderse kırmızı kalemle çekilen bir çizgi devreye girer. Miroğlu da mortoğlu olur bu topraklar tarihinde..."
Miroğlu, 1980 darbesinde Diyarbakır Cezaevi'nde işkenceden, zulümden geçti. 90'da onu işkencelerden geçiren devlet öldürmeye kalktı. Musa Anter'le birlikteyken onlarca kurşuna karşı ayakta kalmayı başardı.
Şimdi onu, demokrasiyle buluşması için mücadele ettiği halk adına "özgürlük" mücadelesi verdiğini söyleyen örgüt, kırmızı çizgilerini hatırlatarak ölümle tehdit ediyor.
Ne gariptir, onu da dün öldürmek için kurşun sıkan devlet koruyor.
Bu topraklar tarihinde bu utanç da onlara yeter...