Siyaset açısından son 5 yılda iki önemli kırılma noktası yaşadık: Biri 22 Temmuz 2007 seçimleri, diğeri ise 12 Eylül 2010 referandumu.
Şimdi yeni bir dönüm noktasına doğru yol alıyoruz; 2011 seçimleri. Bu seçimler o sürecin devamı olacak. Çünkü ilk kez Türkiye toplumu sivil bir Anayasa yapacak.
Böylesine tarihi bir sürece giderken siyasi partilerin durumu ve potansiyelleri çok daha önem kazanıyor.
Bu noktada Meclis'te grubu olan AK Parti, CHP ve MHP'nin ne yapacakları, olası hedefleri az çok biliniyor.
Ara ara yapılan kamuoyu yoklamaları da bu partiler hakkında ipuçları veriyor.
Ancak ne yapacağı, nasıl bir performans göstereceği, ne kadar bir potansiyeli harekete geçireceği pek kestirilemeyen bir parti var: BDP...
BDP önümüzdeki sürecin en kritik sorunu Kürt meselesi ekseninde siyaset yapıyor.
Peki, 2011 seçimlerinde BDP ne yapacak? Bağımsız mı girecek? Yoksa bir partiyle ittifak mı yapacak?
Ya da yüzde 10 barajını aşmak hedefiyle tek başına mı seçimlere katılacak?
Siyaset kulislerinde bu soruların cevabı aranırken, önce Abdullah Öcalan'ın son açıklamalarına dikkat çekiliyor.
İlk bakışta bu tezle seçimler arasında bir ilişki kurulmasa da kulislerde konuşulanlarla düşünüldüğünde ince bir hesap yapıldığı hiç şaşırtmıyor.
Hatırlayın çok değil bir süre önce Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'in "Silahlı mücadele miadını doldurdu" sözü üzerine Öcalan, başta Ahmet Türk olmak üzere BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak dahil, öne çıkan bütün siyasi aktörleri sert biçimde eleştirmişti.
Neden?
Nedeni konusunda çok şey söylendi hâlâ da söyleniyor. Ama atlanmaması gereken önemli bir nokta var. O da şu: Dışarıdan bakınca Öcalan-Baydemir çekişmesi gibi görünen bu çıkışın altında aslında bir seçim stratejisi yatıyor.
BDP kulisleri de günlerdir bu stratejinin kodlarını çözmekle meşgul.
Tam o sıralarda CHP-BDP ittifakı gündemde tartışılırken gölgede kalan bu stratejinin ilk şifresi çözüldü... İlk şifre: 2011 seçimlerine BDP bağımsız adaylarla girmeyecek.
Parti içinde bu yüksek sesle tartışılıyor mu bilinmez ama Öcalan'dan gelen mesajları birçok BDP'linin böyle okuduğu konuşuluyor.
Peki, bununla ne amaçlanıyor?
Öcalan'ın önümüzdeki yıl 31 Mart'a kadar uzatılan ateşkes süreci ve sonrasında öngördüğü tehlikeli olasılıklar bir yana bırakılır ve süreç normal devam ederse Öcalan iki şey hedefliyor:
BDP bağımsız girmezse Kürtler Meclis'te temsil edilmeyecek.
Böylece hem dünya hem de iç kamuoyu nezdinde bir temsil krizi ortaya çıkacak Bir de "Bizim amacımız sadece milletvekili olmak değil" mesajı verilecek.
Ama en önemlisi hiç tartışmasız tek siyasi aktörün Öcalan olacağı... Bu kez sadece silahların susması için değil, siyasi çözümün adresi de İmralı.
İkinci şifre: BDP tek başına ittifak yapmadan seçimlere girecek.
Bu durumda BDP yüzde 10 oyu alamazsa yukarıdakine benzer bir sonuç söz konusu. Yüzde 10 seçim barajı gerçeği dile getirildiği gibi, temsil krizi de hedefleniyor.
Ama tam tersi, BDP yüzde 10 oy alırsa en az 40-49 arası milletvekiliyle Meclis'e girerek büyük sürpriz yapar. Bu da onu kilit parti konumuna getirir.
Öcalan bu durumda da kendi hanesine artı yazılacağını biliyor. Çünkü BDP gücünü bu sayede ikiye katlamış olacak. Üçüncü şifre: BDP-HAS Parti veya Saadet'le ittifak...
Bu olasılık zayıf görünse de siyaset kulislerinde seslendiriliyor. Buna göre BDP, Numan Kurtulmuş'un HAS Partisi veya Erbakan'ın Saadet Partisi'yle "seçim ittifakı" yaparak çok rahat yüzde 10 barajını aşabilir.
Öcalan eksenli bu varsayımlar ne kadar gerçekleşir bilinmez ama hangi ihtimal gerçekleşirse gerçekleşsin her biri siyasetin seyrini değiştirecek nitelikte görünüyor.
Bu nedenle önümüzdeki sürecin en sürpriz partisi BDP'nin nasıl bir seçim stratejisi izleyeceğini dikkatle gözlemekte yarar var.