Referandum sürecinde "hayır"cı partilerin içinde ortaya çıkan "evet"cilerin sesinin yükselmesi o parti yönetimlerini zor durumda bıraktı.
Ne yapacaklarını şaşıran yöneticilerin yaptıkları tek şey ise "ihraç kararı" aldırmak oldu.
Bu uygulamanın ilk kurbanı da eski CHP Genel Başkan Yardımcısı Eşref Erdem'di. Erdem, bir yıl süreyle ihraç edilme talebiyle disipline verildi. O da bu karara tepkisini istifa ederek gösterdi.
Şimdi aynı yolu DP de izliyor. DP yönetimi, referandumda "Evet" oyu vereceğini açıklayıp, kampanya başlatan eski genel başkan Süleyman Soylu'nun ihraç edilmesini istedi.
Bu arada aklıma geldi, parti kurullarında "evet" diyeceğini açıklayan parti yöneticisi Salih Uzun da ihraç edilecek mi?
Aslında "hayırcı" bütün partiler benzer bir paradoks içinde... Çünkü ortada bir seçim yok. Anayasanın bazı maddeleri değişiyor ve bir partili de vatandaş olarak hakkını kullanıyor. Bu durumun giderek çoğalması siyaset kulislerinde farklı yorumlanıyor.
Bir siyasetçi şöyle diyor:
"Bu durum bana bir reklamı hatırlattı. Hani, 'Yok aslında birbirimizden farkımız ama biz Osmanlı Bankasıyız' reklamını... Bu kararı alan partilerin hepsi eski Türkiye'yi temsil ediyor. Yok, aslında birbirlerinden farkı..."