İnegöl ve Dörtyol'da verilen tepkinin, teröre değil de ağırlıkla Kürtlere yönelmesi herkesi derinden kaygılandırdı.
Aslında bu noktaya ilk kez gelinmiyor. Daha önce de benzer şeyler yaşandı. Tekirdağ Malkara'da, Çanakkale Bayramiç'te, Sakarya'da toplumun bir kesimi öfkesini "Bin yıldır birlikte yaşadığı" Kürtlere yöneltti.
Ama bu kez durum biraz daha farklı...
Polis arabaları, parti binaları yakılıyor ve olayın içindeki insanların teslim edilmesi isteniyor.
Kuşkusuz bu noktaya gelişte PKK terörünün ciddi etkisi var ama Türkiye'de merkez siyaset yaptığını söyleyenlerin de katkısı göz ardı edilmemeli.
Bu noktada şu sorunun cevabı çok önemli; Acaba referandum öncesi bu olayların yaşanması bir tesadüf mü?
Ayrıca o olaylarda etkin olanların ülkücü çevrelerden gelmesi ne anlama geliyor?
Bu soruların cevabını ,hem geçmişte aldıkları rolle yüzleşmesiyle, hem de bugünkü tavrıyla demokrasi cephesinde yer alan BBP Genel Başkanı Yalçın Topçu ile konuştum.
Topçu çok net bir tespit yapıyor:
"Olaylar, yukarıdaki siyasi sertleşmenin aşağı doğru yayılmasının bir sonucu..."
Bu tespiti yapan Topçu sözlerini şöyle sürdürüyor:
"CHP ve MHP'nin maksadı aşan, garaza varan üslubunu hiç iyi bulmuyorum. Anayasa referandumuyla alakalı siyasi çekişme yerine beraberliğimizi pekiştirecek şeyler söylemeleri gerekiyor. Bundan herkes zarar görecek..."
Araya girip İnegöl ve Dörtyol olaylarını soruyorum. Topçu şöyle diyor:
"Bin yıllık terkibi kimse kaşımaya kalkmasın. Türkiye'nin 24 saat kesintisiz demokrasiyi devreye sokması lazım. Kürt kardeşlerimizin demokratik hakları bir an önce hayata geçmeli. Vatandaş asla İhkak- ı Hak (Kanuna uymadan hakkını zorla almak) peşinde olmamalı. Devlet görevini yapmalı."
Olayların bu noktaya gelmesinde bir kışkırtma olup olmadığını da soruyorum. Topçu ilginç tespitler yapıyor:
"Cuntacılar, Ergenekon soruşturması kapsamında olanlar ifşa oldular, mevzi kaybettiler. Eskiden millet iradesine racon kesiyorlardı. Şimdi yargının elindeler. O davadaki hataları saklı tutuyorum ama neticede millet iradesini ipotek altına almak isteyen, karanlık emelleri olanlar suçüstü yakalandı. Şimdi mevzi kaybetmelerinin rövanşını almaya çalışıyorlar. Bunu da şu sıralarda biraz siyasallaşarak yapıyorlar. Referandum onlara göre bir hesaplaşma zemini olacak. Bu nedenle mevcut siyasi partiler gerginliği sürdürerek bunlara zemin yaratmamalı."
Ülkücü hareketin içinden gelen 54 yaşındaki Topçu'nun ülkücülere ve Alperenlere de mesajı vardı.
Şöyle diyordu:
"Bunu bir partinin adına söylemiyorum. 54 yaşında, onların içinden gelen biri olarak söylüyorum. Ülkücüler, sokaktan mutlaka uzak durmalılar. 80 öncesini yaşayan ağabeyleriyle oturup konuşsunlar. 80 askeri darbesine nasıl gelindiğini öğrensinler... Alperenlere de şunu söylüyorum; Milletimize, bayrağımıza sahip çıksınlar. Şu günler eren olunması gereken günlerdir. Barışa, adalete ve sevgiye sahip çıksınlar... Ne olursa olsun sokaktan, kargaşadan uzak duracağız. Ama milletin her kesimiyle konuşarak meselelerine de sahip çıkacağız."
Topçu, bu sağduyulu yaklaşımının bir gereği olarak iki ilçeye de danışmanını göndererek olayları yerinde inceliyor.
Merak ediyorum acaba CHP ve MHP ne yapacak?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve özellikle de genel başkanlığı döneminde sokağa hakim olmasıyla takdir toplayan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İnegöl ve Dörtyol'a gidip, halkı sağduyuya davet edecekler mi?