Çözüm üretme yeri siyasettir. Teröre de Kürt sorununa da siyaset çözüm üretmek zorunda.
Bu noktada herkesin oturup düşünmesi gerekiyor: Neden 26 yıldır şiddeti, terörü bu topraklardan söküp atamadık?
Sadece o mu? Türbanı da Alevi meselesini de azınlıkların yaşadığı ciddi sıkıntıları da aşamadık.
Belki da en göze batanı, herkesin değişmesini istediği halde 12 Eylül Anayasası'nı bir türlü değiştiremedik.
Bunları yapamadığımız için bu ülke insanı fakir kalıyor, işsizlikten kıvranıyor. Bunları yapamadığımız için Türkiye teknoloji üretemiyor, zenginleşemiyor.
Ve terör bu zemin üzerinde hayat buluyor.
Şimdi bıçak kemiğe dayandı ve bir çıkış yolu bulmak zorundayız.
Bugün 90'lara benzemiyor. AB yolunda demokrasiyle bir biçimde buluşan, üreten, dünyayla yarışan bir Türkiye var.
Geri dönüşün yıkım olacağını herkes biliyor. Hukuk dışı yolların çözüm olmadığını da yaşayarak öğrendik.
Buna rağmen iktidarla muhalefet arasında ortak bir nokta bulunamadı. Sürekli daha fazla kutuplaşan bir siyasi yapı ortaya çıktı.
Öyle ki, iktidarın demokratik açılım önerisini bile muhalefet ihanetle karşıladı.
Buradan kutuplaşmanın çıkması doğaldı.
Şimdi ise siyasette "Yeni" bir "CHP" söz konusu...
Bunun için de siyasetin güçlü biçimde devreye girmesi gerekiyor.
Mesela hepimizin umutsuzluğa sürüklendiği şu günlerde Başbakan Erdoğan'la CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bir araya gelmesi umutsuzluk rüzgârlarını dağıtmaz mı?
Herkesin morale ihtiyacı var. Biliyorum CHP Kurultayı'na AK Parti davet edilmedi. Başbakan da Kılıçdaroğlu'nu kutlamadı. Eski gerilim siyaseti bir biçimde sürdürüldü.
Bu tür bir siyasete artık ne CHP'nin ne de AK Parti'nin ihtiyacı var. Çünkü artık karşımızda değişim rüzgârı estiren yeni bir CHP var.
Küskünleri CHP'de toplayan, Sarıgül'ü parti kurmaktan vazgeçirten yeni bir CHP... Hatta darbelerden medet ummayan, sandıkta yarışmak için sokaklara uzanan, halka dokunan yeni bir CHP...
Bu Türkiye siyaset için büyük bir şans değil mi?
Peki, AK Parti neden bu şansı değerlendirip yeni CHP ile yeni bir ilişki kurmuyor?
Teröre meydan okumanın, PKK'ya silah bıraktırmanın ve Kürt sorununu demokrasi içinde çözmenin yolu da buradan geçer.
Milliyet'te Taha Akyol şöyle diyor:
"İngiltere'de muhalefetteki Muhafazakâr Parti ile iktidardaki İşçi Partisi bizdeki gibi kavgalı olsaydı. Tony Blair IRA meselesini çözemezdi."
Eski Kültür Bakanı Fikri Sağlar ise "Yeni CHP"nin nasıl bir rol üstlenebileceğini şu satırlarla dile getiriyor:
"Mesela CHP, Kürt sorununu kimse ağzına almazken, raporlar hazırlayıp mücadele eden bir partiydi. Bu cesareti yeniden edinmesi gerekiyor. CHP'nin Kürt açılımına, Alevi açılımına, siyasi af konusuna, yoksullara, köylülere kararlılıkla sahip çıkması gerekiyor. Eğer Kılıçdaroğlu söylediği gibi partiyi özüne döndürecek ve değişimin ortaya koyduğu sonuçlarla sorunlara çare olabilecek bir anlayışı sağlarsa herkesin desteğini almış olur..."
Bu noktada Kılıçdaroğlu'nun nasıl bir siyaset üreteceğini ve neler yapacağını göreceğiz. Ama Başbakan Erdoğan, bir an önce Kılıçdaroğlu ile görüşmeli...
Türkiye'nin buna ihtiyacı var.
Kürt sorunu, bugünden yarına kısa sürede çözülebilecek bir mesele değil. Bu nedenle "açılıma" destek olmaya, bir partinin hanesine yazılacak kaygısıyla bakılmamalı. Açılım bu ülke insanı için gerekli.
Önümüzde bir seçim var. Bu seçimler AK Parti ve CHP arasında geçecek. Bu nedenle iki parti de birikmiş sorunlara çözüm önerileriyle toplumun karşısına çıkmalı ve sandıktan çıkana da herkes saygı göstermeli...