Habur sınır kapısında 34 kişinin girişi, Kürt açılımı ya da demokratik açılım sürecinin en kritik noktasıydı.
Bir kısmı PKK'lı bir kısmı Mahmur Kampı'ndan gelen bu insanların, 19 Ekim 2009'da Habur'dan giriş yapması hükümette ve toplumun önemli bir kesiminde barışın gerçekleşeceğine dair ciddi bir umut yaratmıştı.Ama bu umut fazla sürmedi.
Habur'daki barış sevincinin "siyasi şov"a dönüştüğü öne sürülerek inanılmaz bir "milliyetçi ve statükocu" dalga estirildi.
Ve bir anda Türkiye'de farklı bir rüzgar esmeye başladı.
Demokratik açılım süreci irtifa kaybetmeye, Kürt sorunu da başka bir mecraya kaymaya başladı.Bugün durum, KCK Operasyonları, PKK'nın saldırılarıyla o günden daha kötü bir noktada...
İşte tam bu kaotik sürece yeni bir gariplik daha eklendi. Habur sınır kapısından giren, 34 kişi hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı dava açtı... Önümüzdeki günlerde o davanın duruşması yapılacak.
Düşünsenize, bir zamanlar Mehmet Ağar'ın siyaset diline kazandırdığı "Düzovada siyaset" yapmaları için birilerini çağırıyorsunuz, sonra da "Sakın siyaset konuşma" diyorsunuz.
Sanıyorum bu bize özgü bir durum. Biraz sola açılan CHP'nin yeni lideri Kemal Kılıçdaroğlu her ne kadar "açılıma lanet" okusa da eninde sonunda Kürt meselesiyle yüzleşmek zorunda kalacak.
Şu aşamada Kürt sorununda yeni bir adım atmak zor görünüyor.
Ama zor olması hiçbir şey yapılmayacağı anlamına gelmez.
Türkiye Barış Meclisi dönem sözcüsü Dr.
Metin Bakkalcı şöyle diyor:
"Bu konuda gösterilecek duyarlılık, aynı zamanda bizi çözüme o derece yaklaştıracak, milliyetçiliğin gelişimine set örülmesine ciddi katkı sunacaktır."