CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin nihayet piyasaya çıktı. İstanbul il kongresini geride bıraktıktan sonra rahatlayan Tekin, şimdi CHP kurultayına ilişkin ilginç açıklamalar yapıyor.
En çarpıcı açıklamayı Newsweek dergisine yaptı: "Değişim kanlı mı kansız mı olacak diye merak ediyorsanız, öyle ya da böyle olacak. Ama bize kansız olması yakışır. Herkesin, genel başkanımızın da özlemi bu."
Gerçi bu açıklamayı çok sürmeden "mecazi" olarak niteleyip bir adım geri attı ama ardından Zaman gazetesine konuştu:
"Sayın Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanı Gül ve Bülent Arınç değişti. Bizim de örgütlenme yapımızın değişmesi lazım. Politikalarımızda daha aktif bir değişim olmalı..."
Şifreleri çözmek için âlim olmak gerekmiyor. Tekin'e göre örgütlenme ve politikalarda değişim olmalı ama aynı zamanda AK Parti'yi kuran Erdoğan, Gül ve Arınç gibi, CHP'yi yönetenler de değişmeli.
Yani açık söylemese de bir zihniyet değişimi istiyor. Kısaca İstanbul gibi büyük bir kentin il başkanı olarak Tekin, Türkiye toplumundaki değişim dinamiğini görüyor, sinyali alıyor ve bunun CHP'ye yansıması için uyarı görevini yapıyor.
Peki, CHP yönetimi bu uyarıyı algılıyor mu? Böyle algılamıyor ama durumdan da pek şikâyetçi değil. Zaten son 8 yılda yapılan bütün kurultayların öncesinde CHP yetkilileri hep aynı şeyi söyledi:
"Değişim olacak..."
Şimdi de aynı şeyi söylüyorlar. Geçen hafta Deniz Baykal şöyle diyordu:
"Kurultayda CHP genel merkez yapısı değişecek. Yeni genç insanların CHP'nin vitrininde yer aldığına tanık olacaksınız."
Onur Öymen de benzer konuştu:
"Değişim olabilir, bu bir bayrak değişimidir."
Ama o arkasından ekledi:
"CHP, Atatürk ilkelerine bağlı bir parti olarak ilkelerini sürdürecektir."
Şimdi en kritik soruyu soralım: Baykal ve Öymen'in talebiyle Tekin'inkiler arasında bir fark var mı? Genç siyasetçi Tekin, kurtlar sofrasında siyaset yaptığının farkında. O yüzden satır aralarında sinyal veriyor.
"Siz de değişin" diyor.
Kılıçdaroğlu ve Tekin
Diyor ancak, CHP içinde "Derin CHP" ile "utangaç değişimciler" arasındaki güç farkı buna izin vermez.
Bu nedenle CHP'de köklü değişim beklenmiyor.
Aslında buna uygun bir siyaset önerisi de, bu öneriyi dile getirecek 70'lerin başındaki gibi cesur bir Ecevit örneği de yok. Sadece vitrin değişimi isteniyor, o kadar. Bunun ne anlama geldiğini halen milletvekili olan bir CHP'li şöyle değerlendiriyor:
"Toplum çok ciddi kabuk değiştiriyor. Bu değişime ayak uyduran kalacak, uydurmayan gidecek. CHP ideolojik olarak değişime uğramazsa hiçbir şey olmaz. Yönetime genç alsan ne olur, yaşlı alsan ne olur?"
Peki, bu gerçeğe rağmen neden CHP'liler "değişimi" bu kadar çok seslendiriyor?
Kuşkusuz bunun hiç değişmeyen bir nedeni, dışarıda kalanların yukarı çıkma umudunu sıcak tutmak.
Önümüzdeki kurultayı diğerlerinden farklı kılan iki önemli gelişme daha var.
Bir: Değerler üzerinden yapılan siyaset bittiği için Kürtler ve dindarlarla ana siyasi çizgiyi değiştirmeden bağ kurulması gerekiyor.
İki: Mustafa Sarıgül'ün partileşerek "değişim" isteyenlerin umudu olmasını ve CHP'den oy almasını engellemek.
İşte bu yüzden CHP yönetiminin her zamankinden daha çok "sözde değil özde değişim" söylemine ihtiyacı var.
Bu ihtiyacı en iyi seslendirecek isimlerse, yine 29 Mart seçimlerinde olduğu gibi Kemal Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tekin...
Belki de bu nedenle kulislerde "Baykal'dan işaret almasalar böyle konuşamazlar" deniyor.
Görünen o ki bu ikili, parti içinde utangaç, parti dışında "radikal" değişimci bir yol izleyerek, işi kurultaya kadar götürmeye çalışacak. Ondan sonrası Baykal'ın insafına kalmış... Ne de olsa "teknik direktör", kiminle çalışmak isterse onu seçer. Parti politikasını kapı arkasında veya dostlar arasında bile eleştirenler partide yaşam alanı bulamaz.
Kısaca eleştirenler gider, eleştirmeyenler gelir...