Demokratik açılımın yoğun tartışıldığı günlerde bir ara İstanbul depremini gündeme getirmiş ve önlem alınmazsa bu depremin Türkiye için Kürt sorunu kadar yıkıcı olabileceğini söylemiştim.
Halen de öyle düşünüyorum.
İstanbul depremi sadece İstanbul'u değil, Türkiye'yi ciddi anlamda riske sokar.
Şimdi Elazığ'da kerpiçle gelen ölüm bir kez daha bize Anadolu'nun deprem kuşağında olduğunu ve İstanbul'u hatırlattı.
Hatırlattı ancak ortada yapılan bir şey yok.
Önceki gün televizyonda TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar'ı izliyordum. Elazığ depreminde yaraları sarmak için oraya giden Bayraktar biraz da öfkeyle şöyle diyordu:
"Bu işi çözmek için herkesin elini taşın altına koyması lazım."
Evet, asıl sorun burada...
Oy kaygısı taşımadan depreme çözüm üretmek için merkezi ve yerel iradenin elini taşın altına koyması gerekiyor. TOKİ Başkanı Bayraktar, işi derinleştirmeden kimi kastettiğini açıkladı:
"Belediye başkanları oy kaygısıyla bir şey yapmıyor. Yüzde 20'si iş yaparken yüzde 80'i işten kaçıyor."
Aslında İstanbul'da Ankara'da hatta Türkiye'nin başka kentlerinde de kentsel dönüşüm projesi ekseninde önemli adımlar atıldı, atılıyor.
Ama asıl önemlisi fay hattındaki yerleşim birimlerine ve büyük kentlerin eski yapı stokuna dokunulmaması...
Özellikle İstanbul bu açıdan S.O.S veriyor.
Peki, neden bir şey yapılamıyor?
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş neden yapılmadığını şöyle açıklıyor:
"İstanbul'u yıkıp yeniden yapmak için en az 20 milyar dolara varan kaynak gerekiyor. Hiçbir devlet bunu karşılayamaz."
Doğru... Doğru ama bu hiçbir şey yapılamayacağı anlamına gelmez.
Daha önce de yazdım, onlarca inşaata imza atan Ali Ağaoğlu İstanbul'un eski yapı stokunun yıkılıp yeniden yapılabileceğini bakın nasıl anlatıyor:
"Üstelik 1 lira kaynak koymadan. Yani vatandaşa rant vererek yapılır silah zoruyla yapılmaz. Mesela 20 ev varsa 25 eve çıkaracak. Yani kişiye değil, vatandaşa verilecek. Bunun için adam gibi bir yasa çıkartıp betonlaştırmadan çağdaş planlarla kentsel dönüşüm yapılsa, İstanbul 8-10 yıllık bir periyotla yenilenir."
Bunu kim yapacak?
Adres belli, siyaset ve onun yasa ürettiği Meclis...
Siyaseti sarsacak toplumsal depremi yaratmadan, deprem de heyelan da göçük de sel de bizi öldürmeye devam edecek.