Üç gündür AB'nin başkenti Brüksel'deyim. Avrupa Parlamentosu, bugünlerde Türkiye'yle ilişkili hareketli toplantılara ev sahipliği yapıyor. Önce 2010 İstanbul Avrupa Kültür Başkenti ile ilgili bir panel vardı, sonra aynı salonun biraz ilerisinde Kürt meselesi masaya yatırıldı. "AB, Türkiye ve Kürtler" başlıklı bu toplantıyı, Avrupa Parlamentosu'ndan sol grup ve sivil toplum örgütleri düzenlemişti.
Toplantı önemliydi. Çünkü Kürt açılımının duraklama dönemine girdiği, DTP'nin kapatıldığı bir süreçte, Kürt sorununun nereye geldiği tartışılacak ve çözüm yolu aranacaktı. Ayrıca AB yetkililerinin açılım sürecine nasıl baktıkları öğrenilecek ve Kürt meselesine destekleri istenecekti.
Toplantının ilk bölümünde öne çıkan isim, DTP'nin kapatılmasıyla yeniden siyaset yasağı konan Leyla Zana'ydı. Konuşmasına Kürtçe başlayıp sonra Türkçe devam eden Zana, kısa ve öz konuştu. Ağırlıkla barışın, Türkler ve Kürtler tarafından nasıl algılandığı üzerinde durdu ve şu sözlerin altını çizdi:
"Önemli olan bir devlette ve birlikte yaşama becerisi gösterebilmektir. Uzlaşı ve barış, diğer taraf olmadan başarılamaz. Bu barış çığlığı bir gün mutlaka sahibini bulacaktır."
Toplantının ikinci bölümü daha tartışmalı ve hareketli geçti. Çok sayıda konuşmacının katıldığı bu bölümde, bir anlamda AB'nin, Türkiye'nin ve Kürtlerin "açılım" sürecine nasıl baktıkları ortaya çıktı. Bu açıdan AB Komisyonu adına konuşan Jean Christophe Filori ile Hasan Cemal ve Emine Ayna'nın konuşmaları dikkat çekiciydi.
Filori, Türkiye'nin on yıl önceye göre müthiş bir değişim geçirdiğini belirterek şöyle diyordu:
"Türkiye'nin çabalarını yakından izleyen biriyim. 10 yıl önce kimse Kürtçe TV yayınını düşünemiyordu. Hatta Kürtçe kelimeleri telaffuz etmek bile kolay değildi. Bu nedenle Türk hükümetinin demokratik açılım iradesini destekliyoruz."
DTP'nin kapatılmasını, belediye başkanlarının tutuklanmasını, demokratik açılım açısından bir tehdit olarak niteleyen Flori bir çağrıda bulunuyordu:
"Bu sürece bir şans vermeliyiz. Siyasi cesaret ve sabır gerekiyor."
BDP milletvekili Emine Ayna ise sorunun Meclis'te çözülmesi gerektiğini dile getiriyor ama klasik söylemin ötesine geçemiyordu. Hatta PKK'nın silah bırakmasına ilişkin çağrılara yönelik şu sözleri, o cephede yeni bir şeyler olmadığını gösteriyordu:
"Bunu söylemek yürek ister. Biri öldürmeye devam ederken, diğerine 'Silahları tamamen bıraksın' diyebilir miyiz?"
'Türk kamuoyu ikna edilmeli'
Toplantıda en çok soru sorulan isimse Gazeteci Yazar Hasan Cemal'di. Cemal, demokratik açılım sürecinin devam etmesi gerektiğini belirtiyor ve şunları söylüyordu:
"Acıları anlamaya çalışmamız lazım. Acıları mukayese etmeden, barış yolunda daha kolay yürüyebiliriz."
Cemal ısrarla bir şeyin altını daha çiziyordu: "Siz çözüm istiyorsanız ne yapıp yapıp Türk kamuoyunu ikna etmek zorundasınız."
AP'deki bu toplantı Kürt meselesinde Avrupalıların ne düşündüğünü de ortaya koydu.
Türkiye kamuoyundaki bakışın aksine Avrupalılar PKK ve BDP çizgisine yönelik önemli eleştiriler getiriyordu. Toplantıyı izleyen Avrupalıların tepkileri ve soruları bu açıdan anlamlıydı.
"PKK sadece ateşkesle yetinmesin, silahları tamamen bıraksın" diyen de vardı, Gandi'nin sivil itaatsizlik yolunun neden tercih edilmediğini soran da...
AB ülkelerinden sol, liberal kesimlerin ilgi gösterdiği bu toplantıda Türkiye'deki siyasi partilerin olmaması da dikkat çekiciydi.
Demokratik açılım sürecinin sekteye uğradığı söylense de devam edeceği açık. Bu nedenle bu tür toplantılarda "çözüm"e yönelik bir çabanın ortaya konulması gerekiyor. Bilinen tezleri tekrarlamak, mevcut durumu tespit etmekle yetinmek kimseye yarar getirmez.
Ve herkesin merak ettiği, bu tür toplantıların kilitlenen demokratik açılım sürecini açacak bir formül üretip üretmeyeceği. Bunu bir sonraki toplantıda göreceğiz. Ancak şunu söyleyebiliriz; toplantının sonuç bildirgesi daha çok AB'nin Türkiye üzerinde baskı yapmasını hedeflese de, asıl beklenen, aralarında Nobel Barış Ödülü sahibi Güney Afrikalı Başpiskopos Dezmont Tutu gibi ünlü isimlerin yer alacağı bir akil adamlar topluluğu oluşturmaktı. Toplantının oraya giden yolu açacağına inanılıyor.