Bugün Hüseyin Baybaşin'in somut birkaç olayla ilgili söylediklerine yer vereceğim. Söylediklerinin hepsi çok çarpıcı ve bir o kadar da araştırılması gereken şeyler...
İşte 90'larda bir yemek masası ve Baybaşin'in anlattıkları:
"Korgeneral Hulusi Sayın'la, Diyarbakırlılar Yardımlaşma Dayanışma Derneği'nin Başkanı Nedim Özer Bey ve Mehmet Ağar ile birlikte Beyti'de yemek yemiştik. Hulusi Paşa orada bizzat, 'Kürt sorunu Türkiye'yi bitirir, bu sorunu kendi içimizde çözmenin yolunu bulmamız lazım. İnsanları öldürerek, korucularla çatıştırarak bitiremeyiz. Bunları bizim çözmemiz gerekir' diyordu. Mehmet Ağar bunları buz gibi dinledi, hiçbir cevap da vermedi. Sadece Nedim Bey 'Paşam biz bunları geçelim' dedi. O da 'Olur mu, bu konuları geçmek olmaz. Bakın bugün biz burada oturuyoruz, yemek yiyoruz, sohbet ediyoruz. Yarın öyle bir durum gelecek ki, birbirimizi tanıyamayacağız, hiç birimizin güvenliği olmayacak.' Bunları Hulusi Sayın söylüyordu. Bundan birkaç gün sonra, onun katledildiğini duyunca çok üzüldüm. Nedim Bey'i aradım, 'Konuşuruz şekerim, konuşuruz' dedi kapattı."
Araya girip soruyorum; "Hulusi Sayın, sol bir örgüt tarafından öldürülmedi mi?"
Baybaşin bunun uydurma olduğunu belirtip şöyle diyor:
"Sol örgütün Hulusi Paşa ile ne işi var. Her zaman devlet içindeki çeteler birilerini katlederken bir örgüt adı verirler. Onlar da üstlenir. O toplantıya Hulusi Sayın neden gidiyordu? Bunun soruşturulması lazım. Kim yaptı, kim üstlendi değil, bu niye yapıldı? Buna bir bakmak lazım."
O günlerin sansasyonel cinayetlerinden söz edince uyuşturucu dünyasını ve devletin karanlık ilişkilerini iyi bilen ünlü gazeteci Uğur Mumcu'yu da sormadan edemiyorum.
Baybaşin o konuda da ilginç şeyler söylüyor:
"Uğur Bey, benimle görüşmek istiyordu ben de aradım. Öldürülmesinden 15 gün sonra falan görüşecektik Azerbaycan'da. O Azerbaycan'dan Afganistan'a kadar uzanan detay sordu, ben bildiklerimi izah ettim. Ben Azerbaycan'da gördüğüm tanıdığım insanları anlattım. Bunların Azerbaycan'da aktif yerleri vardı. Afganistan'dan oraya uyuşturucuyu getirip oradan da dünyanın diğer ülkelerine sevk ediyorlardı."
Bugün Türkiye-Ermenistan-Azerbaycan arasında kilit sorun olan Karabağ meselesinin o günlerin ürünü olduğunu söyleyen Baybaşin, Mumcu'nun "Bu işin köküne kadar gideceğim" dediği için öldürüldüğünü söylüyor. '
Elimde önemli belgeler var'
Son olarak Ergenekon soruşturmasını soruyorum. Bu konuda da çarpıcı şeyler söylüyor.
Baybaşin, Ergenekon soruşturmasını, Türkiye'nin istikrar ortamına kavuşması için çok önemli bir adım olarak niteliyor ve ilginç bir noktaya dikkat çekiyor:
"Bu konuda Almanya bağlantısı, çok önemlidir. Uyuşturucu olayının en büyük gelirini Almanya alıyor. Uyuşturucu eğer, Afganistan'da ekilen o afyon, Güney Amerika'daki ağaç yaprakları, Almanya'nın kimyasal maddeleri ile sert uyuşturucuya dönüştürülmezse, uyuşturucu diye bir şey olmaz dünyada. Bir kilogram imalat için 20 kg katkı maddesi gerekiyor. Bunu laboratuar ustalarına sorabilirsiniz. Bütün o maddeler yalnızca Almanya'dan çıkıyor. Ben bunları söylemeye başladığım zaman Almanya rahatsız oldu. Almanya, Türkiye'nin oldum olası başının belasıdır. Eğer Ergenekon diye bir şey varsa, siz bunu eski ve etkili bir siyasetçi ile Almanya dışında aramayın. Almanya Türkiye'nin her kurumuna adam koyar. Amerika'ya kendini rakip görür. Türkiye, Amerika'dan uzaklaşsın diye yapmadığı kalmadı."
Baybaşin, Ergenekon meselesinin çözümü için derinlemesine bir araştırma yapılmasını önererek şöyle diyor:
"Bütün o askeri muhtıralara, darbelere kadar gidilmeli. Arkasında kim var? Neden böyle oldu? Askeri darbe oldu da sonra neden düzelmedi? Demirel neden sürekli gidip geri döndü? Bunları savcıların araştırması gerekiyor. Benim Ergenekon savcılarına vereceğim çok belge ve bilgi var."