Türkiye'nin demokrasiyle buluşmasının niye bu kadar geciktiğini Genelkurmay Karargâhı'nda hazırlanan "AKP ve Gülen'i Bitirme Planı" çok açık biçimde ortaya koyuyor.
Bu nedenle belgenin içeriği ve neyi hedeflediği çok önemli...
"Kâğıt parçası" diyerek "polis içindeki bazı güçler hazırladı" iddiasında bulunarak, bilinçli biçimde "korkunç ve tehlikeli" içerik halktan saklanmaya çalışıldı.
Peki, ne vardı o belgenin içeriğinde?
Aslında bilmediğimiz şeyler değil. Son 60 yıllık çok partili yaşamımızda onlarca benzer tezgâha tanık olduk.
O talihsiz 6-7 Eylül olayları için bir komutan şöyle demişti: "Çok iyi bir operasyondu."
O operasyonla yaklaşık 50 yıl sonra gerçekleşen "Şemdinli bombalamaları" arasında ne fark var?
Alın Demokrat Parti dönemindeki 9 subay olayını... O olay daha 1954'lerde darbe hesaplarının yapıldığını gösteriyor.
Zaten, sonraki her on yılda bir darbe yapıldı.
Ama kesmedi ve tam 50 yıl sonra 2003- 2004 yıllarında Ayışığı, Sarıkız, Eldiven kod adlı darbe girişimleriyle karşılaştık.
Albay Dursun Çiçek imzalı belge, aslında son 60 yıllık tarihimizi kimlerin kararttığının, toplumun nasıl yönlendirildiğinin, karanlık olayların nasıl gerçekleştiğinin anahtarı niteliğinde...
O raporda, bu ülkenin geçmişinde yaşanan sağ sol rekabetinin nasıl çatışmaya dönüştürüldüğünün, Alevi Sünni gerginliği yaratılmasının, "Şeriat geliyor" ve "ülke bölünüyor" korkusu yaymanın nasıl bir iktidar aracı olarak kullanıldığının ipuçları var.
Bu nedenle cunta belgesinde neler olduğunu bir kez daha hatırlamakta yarar var.
Genelkurmay'ın en önemli biriminde görevli subaylar, iktidardaki AK Parti'yi şöyle tanımlıyor:
"Laik düzeni yıkıp İslam devleti kurma hayalindeki AKP hükümeti..."
Bu tespiti bir belgeye dayanarak yapmıyorlar tabii...
Onlar öyle düşündükleri için öyledir.
Ne yapılması gerektiğini de şöyle anlatıyorlar:
"AKP mensubu kilit haberleşmecilere kamuoyuna çelişkili açıklamalar yaptırılarak, parti-hükümet içinde ciddi anlaşmazlık ve bölünmeler yaşanıyormuş şeklinde algılanması sağlanacaktır."
Resmen siyasete tezgâh kurmak bu.
Acaba yıllar önce Ecevit'in CHP'sine, Demirel'in AP'sine benzer tezgâhlar düzenlendi mi?
Askerler, komşularımızla ilişkiye de el atmışlar.
O raporu okuyunca neden Türkiye'nin çevresindeki herkesi "düşman" ilan ettiği daha iyi anlaşılıyor.
Bakın ne deniyor o raporda:
"Ermenistan ve Yunanistan'la ilgili kamuoyunda tepki uyandıracak haberler sürekli gündemde tutularak milliyetçi partilerin tabanının genişletilmesi sağlanacaktır..."
Şimdi gelelim raporun en pervasız ve ölçüsüz olduğu bölüme... Bu bölüm ağırlıkla Fethullah Gülen cemaatiyle ilgili...
Raporda aynen şöyle geçiyor:
"Askeri suç kapsamında yapılacak Işık Evleri baskınlarında, silahlı terör örgütü oluşturmak doğrultusunda, silah mühimmat, plan vb. materyal bulunması sağlanarak. FG grubu, "Silahlı Terör Örgütü" kapsamına aldırılacak..."
İnsan ürperiyor. Güvenliğini emanet ettiği bir kurum, seni terörist göstermek için evine silah ve mühimmat koyuyor.
Ama bununla da yetinmiyor. "Bekletilen eleman" dedikleri İskender Evrenosoğlu, Ömer Öngüt gibi elemanlara medyatik eylemler ve söylemler yaptırılarak Gülencilerin irticacılarla özdeşleştirilmesi sağlanacak...
Türkiye'nin geçmişinde "Alevi Sünni çatışması" yaratıldığı için şu satırların da çok önemli olduğuna inanıyorum:
"Ev baskınları kapsamında (Işık Evleri kastediliyor) Alevi düşmanlığını körükleyici bilgi ve belgelerin bu evlerde bulunması sağlanacaktır..."
İnanılmaz değil mi?
Bir an Kahramanmaraş, Çorum hatta Sivas olaylarını hatırlayın...
Nasıl oldu acaba?
İşte böyle uzayıp giden korkunç bir tezgâh var o meşum "İrticayla Mücadele Eylem Planı"nın içinde...
Türkiye, bazı kurumların kılcal damarlarına işleyen bu darbeci zihniyetle hesaplaşmadığı sürece gerçek demokrasiye ulaşamaz.
"Islak imza" belgesi bu yolda önemli bir dönüm noktasıdır.