Türkiye'nin üç ülkeyle; İran, Ermenistan ve Nahçıvan'la sınır kenti olan Iğdır'dayız. Iğdır, coğrafi yapısı, jeopolitik konumu ve nüfus çeşitliliğiyle tam bir Türkiye prototipi. Bir anlamda Türkiye'nin minyatürü diyebileceğimiz bir kent...
Bu kent son dönemde sık sık Türkiye'nin siyasi gündemine gelmeye başladı. Bunun ilk adımı 29 Mart yerel seçimlerinde belediyenin el değiştirmesiyle atıldı.
O seçimlerde DTP ilk kez belediye başkanlığını kazandı. Hatta o seçimlerin ardından önce Devlet Bakanı Cemil Çiçek'in, sonra da DTP Milletvekili Pervin Buldan'ın şaşırtıcı siyasi açıklamaları dikkatleri Iğdır'a çevirdi.
Doğrusu bu ilgi hâlâ da sürüyor. Çünkü bu kez de Iğdır, Kürt açılımı ve Ermenistan'la ilişkiler nedeniyle Türkiye'nin gündeminde.
Kürtler ve Azerilerin bir arada yaşadığı bu sınır kentimiz deyim yerindeyse bir "toplumsal laboratuvar" niteliğinde...
İşin doğrusu bu "laboratuvar"da, Türkiye'nin son döneme sıkıştırdığı ve çözmek istediği bütün tarihsel sorunların ilgililerini bulmak mümkün.
Iğdır'a gelişimizin nedeni de bu...
Iğdır, ilk kez DTP'li bir belediye başkanıyla yeni bir toplumsal deneyim yaşıyor.
İlk kez Ermenistan'la kapıların açılma ihtimali var ve bu yüzden de Azerbaycan eksenli bir sorun yaşanıyor.
Peki Iğdır'da durum ne?
Aslında küçük ve yoksul Iğdır, boyutlarını zorlayan bir görevle karşı karşıya...
Ya tüm bu sorunları bugüne kadar yaptığı gibi çatışmaya dönüştürmeden çözmenin bir yolunu bulup örnek olacak ya da Türkiye genelinde yaşanan, hatta kışkırtılan gerilime esir düşüp daha da küçülerek yoksullaşacak.
Iğdır deneyimi
Iğdır Belediye Başkanı Mehmet Nuri Güneş, birinci yolu seçip Iğdır'da varolan ortak yaşamı geliştirmek istiyor. Bunun için de "Iğdır'dan Yeni Dünyaya, Birlikte Yaşam" mesajı veren bir sempozyum düzenledi.
Sempozyumun konukları arasında Türkiye'nin yetiştirdiği önemli bilim adamları vardı. Prof. Dr. Doğu Ergil, Prof. Dr. Leyla Neyzi, öğretim görevlileri Hakan Güneş ve İslam Çankaya...
Her biri farklı bir pencereden Iğdır'dan Türkiye'ye katılacak değerleri dile getirdi.
Başkan Güneş, Iğdır deneyimini Türkiye'ye taşıma çabasını şöyle anlattı:
"Temel amacımız Türkiye'nin barışına, huzuruna ve demokratik deneyimine yerel yönetim olarak katkı sunmak. Türkiye'nin minyatürü dediğimiz Iğdır'dan ortak yaşamın ne kadar değerli olduğu çağrısı yapmak. Ve halkla birlikte doğrudan demokrasiyi içselleştirmenin mümkün olabileceğinin ilk adımını atmak."
Prof. Dr. Doğu Ergil ise bilim adamlarının, sınır kenti Iğdır'a gelme nedenlerini şöyle özetledi:
"Iğdır kültürel olarak çeşitliliği içinde barındıran bir toplum. Pratik olarak merkezi yönetimlerin yapmadığı bir şeyi yapmış. Farklı inançta, farklı etnisitede ve farklı siyasal görüşte olan grupları çatıştırmadan bir arada yaşatabilmiş. Buradan çıkarak, bu kültürün Türkiye'de egemen kültür olmasını, yani halkların birbirinden endişe ve farklılıkların yok edilmesine dayalı var olan siyasal kültürün yerine böyle çoğulcu ve uzlaşmacı bir kültürün almasını tartışmaya geldik."
Iğdır yoksulluğuna, kapana kısılmışlığına rağmen farklı etnisiteleri ve inançları bir arada tutmayı başaran bir kent.
Eğer Türkiye'de başlatılan demokratik açılım sürecinin başarıya ulaşması isteniyorsa hem Iğdır deneyimine dikkatle bakılmalı, hem de bu deneyimin yok edilmemesi için özel çaba harcanmalı...
Umuyorum, Türkiye'nin güneşi ilk gördüğü kentin DTP'li belediye başkanı Mehmet Nuri Güneş'ten gelen "Birlikte yaşam" çağrısı, şu günlerdeki gerilimi biraz olsun hafifletir.