Türkiye'nin değişen dış politikasının yansımalarını son dönemdeki köklü adımlarla daha net görüyoruz.
AK Parti sadece içeride attığı adımlarla değil, dış politikadaki adımlarıyla da değişimci parti olmayı sürdürüyor.
Yunanistan, Suriye, Irak, Gürcistan başta olmak üzere, Türkiye komşularıyla "sıfır sorun" politikasında ciddi yol aldı.
Bunun son ve çarpıcı örneği Ermenistan'la imzalanan protokoldü. Cumhurbaşkanı Gül'ün ifadesiyle "Tarih yazmıyor tarih yaratıyoruz..."
Elbette Ermenistan'la ilişki tarihi bir dönüm noktasıydı ama Türkiye yakın gelecekteki en kritik süreci, hiç kuşkusuz Irak ve Irak Kürtleri eksenli yaşayacak.
Önemli soru da şu: ABD, Irak'tan çekildikten sonra geride nasıl bir Irak kalacak?
Dün bu köşede ABD'nin en ciddi tink-tank kuruluşlarında Rand Corporation'ın raporuyla ilgili yanlış algıları dile getirdim.
Bir ay önce açıklanan, yaklaşık 6 ay önce de hazırlanan rapordan sonra önemli gelişmeler olmuştu.
Türkiye, Irak ve Suriye Bakanlar Kurulu'yla ortak toplantılar yapıyor.
Barışı bölgenin tek çıkış yolu olabilecek biçimde hayata geçirmek için yoğun çaba harcıyordu.
Bu durum raporu yazanları bile şaşırtmıştı.
Bahçeşehir Üniversitesi'ndeki Amerikan Araştırmalar Merkezi'ndeki toplantıya katılan Rand Corporation'un Avrupa Güvenlik Masası Başkanı Prof. Stephen Larrabee şöyle diyordu: "Türkiye'de geçen süre içinde çok şey değişti. Kürt açılımı, Suriye ve Ermenistan'la ilişkiler hızla gelişti."
Bu olumlu gelişmelere rağmen toplantıya Türkiye'den katılan isimler, özellikle ABD'nin Irak'tan çekilmesinden sonra neler olabileceği konusunda çok kaygılı bir tablo ortaya koydu.
Bu kaygının özeti şuydu: "Ortada bir iç savaş tehlikesi var..."
Yani ABD sonrası Irak'ta Araplarla Kürtler arasında veya Şii Araplarla, Sünni Araplar arasında bir iç savaş olasılığı vardı ve bu büyük tehlike olarak görülüyordu.
Aslında rapor da bu gerçeğe işaret ediyordu, ancak Türkiyeli katılımcılar bu noktada, satır aralarından ABD'nin Türkiye'yi değil Kürtleri tercih edeceği sonucunu çıkarıyor ve eleştiriyorlardı.
Bu da Türkiye'deki "resmi ideoloji" gibi "resmi aydınlar"ın varlığını ve içeriden bir bakışa sahip olduklarını gösteriyordu.
Çünkü sorun ABD'nin Kürtleri veya Türkiye'yi desteklemesi meselesini çoktan aşmıştı.
O tartışmalardan çıkardığım kadarıyla şimdi önemli olan soru şuydu: Önümüzdeki süreçte Irak bölgeyi yeni bir kaosa sürükleyecek mi sürüklemeyecek mi?
İşte bu noktada tarih, Türkiye'ye Kürtleri de kucaklayan ve bölgede barışı kalıcı kılabilecek bir rol veriyor.
Sanıyorum, bugün Türkiye'nin izlediği yol da bu rolün gereğini yapmaktan başka bir şey değil.
Bir katılımcının belirttiği gibi bu rolün başarısı içerideki Kürt açılımının başarısıyla da yakından
ilgili...