Bir süre önce Ankara'nın siyaset kulislerinde karşılaştığım eski Malatya Milletvekili Miraç Akdoğan şöyle diyordu:
"Deniz Baykal'ın salı konuşmalarını kaçırmamak için randevularımı bile erteliyorum. Müthiş güzel konuşuyor ve önemli mesajlar veriyor. Bu nedenle her salıyı dört gözle bekliyorum..."
Baykal'dan hayranlıkla söz eden Akdoğan'a "Dizi gibi mi?" diyorum, "Evet, haftalık bir dizi gibi..." diyor.
Doğrusu aynı hayranlığı, 29 Mart seçimleri sonrası daha çok insandan duymaya başladım. Bu kez sadece merkez sağda değil, solda da Baykal'ın salı konuşmalarını kaçırmayan ve hayranlıkla izleyenler vardı. Bu da siyasette, "Baykal'ın salı konuşmaları" hayranlarının oluştuğunu gösteriyor.
Bir süre sonra bu ilgi BaykalFan Clup'a dönüşür mü bilemem ama bugünlerde Baykal'a ilginin artmasında sadece "Salı konuşmaları" hayranlığı yok. Son dönem çıkışları da bir hayli ilgi topluyor.
Peki, bu çıkışların sırrı ne?
Biraz araştırınca Baykal'ın son dönem çıkışlarının arkasında özel bir çaba ve farklı bir akıl olduğunu görmemek mümkün değil.
Özel çabayı zorunlu kılan, büyük olasılıkla 29 Mart öncesi başlayan ve 29 Mart seçimleriyle toplumda karşılık bulan CHP'nin değişim talebiydi. 2
9 Mart öncesi test edilen bu talep, küçük de olsa oya dönüşünce CHP Genel Başkanı Baykal rotayı üniversitelere çevirdi. Çünkü Türkiye toplumunun küresel süreçte CHP'den ne beklediğini merak ediyordu.
Bunun için bilim adamlarından da destek istedi. Birçok bilim adamı farklı çalışmalar yaptı ve çoğu rapor olarak Baykal'ın önüne kondu.
Bu çabanın içinde olanlardan biri de Doç. Dr. Ahmet Özer'di. Özer'i yıllar önce Diyarbakır'da GAP Belediyeler Birliği ekseninde yaptığı çalışmalarından tanıyorum. Şimdi Isparta Üniversitesi'nde Sosyoloji Bölüm Başkanı olarak görev yapıyor. Deniz Baykal'ın sık görüştüğü ve fikirlerine önem verdiği bilim adamlarından biri.
CHP 'Stratejik Araştırmalar Merkezi' kuruyor
CHP'den beklentileri ve Baykal'ın hangi konuları merak ettiğini Doç. Dr. Özer'e sordum. Özer önce genel bir tespit yaptı:
"Türkiye'nin temel sorunlarının çözümünde CHP'nin bir nirengi noktası olduğunu düşünüyorum. CHP, hangi tarafa ağırlık basarsa o tarafta çözümün daha kuvvet kazanacağını düşünüyorum. Bu nedenle de benden bir şey istedikleri takdirde imtina etmiyor, veriyorum."
Sonra sözü 29 Mart seçimlerine getirdi:
"Seçimlerden çıkan mesaj doğru okunmalı. Bu seçimler AK Parti'nin alternatifsiz olmadığını gösterdi."
Peki, alternatif CHP miydi?
Özer'e göre 29 Mart seçimlerinde halk CHP'ye üç konuda çok açık ve net mesaj vermişti:
1- Kürt Meselesi:
"CHP'nin Kürtler arasında negatif bir algısı var. Bu algıyı değiştirmesi gerekiyor. Neler olduğu belli ve ben de bunu uzun uzun anlattım."
2- Varoş Politikası:
"CHP'nin şehirleri kuşatan çevre yani varoş politikasını da gözden geçirmesi gerekir. Yani AK Parti muhafazakâr sağ olarak oy alıyor ama sosyal demokrat olduğunu iddia eden CHP oy almıyor. Burada bir çarpıklık var. Bu anlamda politikayı boş laf olmaktan çıkarıp siyasi projelere dönüştürmek gerekiyor.
3- Parti Yönetimi:
Özer, halkın CHP yönetimiyle ilgili mesajını ise şöyle anlatıyor:
"Bence Deniz Bey'in etrafını yenilemesi gerekiyor. Bunu parti içinde herkes düşünüyor ama kimse lidere söyleyemiyor. Ben bir bilim adamı olarak rahatlıkla söyleyebilirim dedim ve söyledim. Yani orayla ilgili negatif bir algı olduğu kesin. Bu da kitlelerle CHP arasında güven problemi yaratıyor."
Bu tespitleri raporlaştırarak CHP'ye veren Özer'in söyledikleri CHP'nin geleceğe ciddi bir hazırlık yaptığını gösteriyor.
Bu hazırlığın bir parçası da Ankara'da önümüzdeki günlerde kurulacak olan "Stratejik Araştırmalar Merkezi"...
Kısaca CHP sadece bazı konulardaki çıkışlarla, Brüksel'de büro açmakla yetinmiyor, Türkiye'nin sorunlarıyla da yüzleşecek bir adım atıyor.
Ama hâlâ cevabı merakla beklenen soru şu: CHP bu adımları atmakta geç kalmıyor mu?