İki günlük Abant Platformu'nda Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu siyasetle ilgili sorunlar ele alındı. Toplantıya katılan 100'e yakın bilim adamı, siyasetçi ve gazeteci, "Demokratikleşme, 12 Eylül'den AB'ye Siyasi Partiler" ekseninde yeni anayasa yapmayı, siyasi partiler kanununu değiştirmeyi ve parti içi demokrasiyi tartıştı.
Bu tartışmada bilinen şeyler de, yeni sözler de söylendi.
Türkiye'nin en acil ihtiyacının ise yeni bir anayasa olduğu konusunda herkes hemfikirdi. Bu ihtiyacın gerekliliğini en veciz biçimde gazeteci yazar Ümit Fırat dile getirdi:
"Vesayetçi ve yasakçı zihniyetle hazırlanan anayasa siyasi partilere siyaseti yasaklamıştır. Ama siyasetten uzak durması gereken kurumları da siyasetin içine çekmiştir."
Türkiye yıllardır bu garip durumdan kurtulmaya çalışıyor. Abant Platformu'na katılan müzakerecilere göre durum pek umut verici değil. Bunu da önceki gün en net biçimde Başbakan Yardımcısı ve Devlete Bakanı Bülent Arınç anlattı:
"Meclis Başkanı olduğum dönemde yüzde 10 olan seçim barajını makul bir seviyeye çekmek için bir çalışma başlattım. Her partinin kapısını çaldım. Ama kendi partim dahil bütün partiler karşı çıktı."
AK Parti milletvekili Reha Çamuroğlu ise "Bilgiye göre 'Demokrasi, iki kurt ile bir koyunun öğle yemeği üzerine karar vermesidir' Bu zor durumdan kurtulmak için ülkedeki insanların görüş ve düşüncelerini yansıtabilmelerine fırsat verilmesi gerekiyor" diyerek durumun ne kadar vahim olduğunun altını çizdi.
Peki bu umutsuzluktan kurtulmanın bir yolu yok muydu?
Yazar Altan Tan, mevcut partilerden umudunu kestiği için şöyle diyordu:
"Dünya çok hızlı değişiyor, Türkiye ise geç kaldı. Türkiye'nin dünyayla buluşması için Müslüman, liberal ve sosyal demokrat bir siyasi lidere ihtiyacı var…"
Abant Platformu katılımcılarını bile şaşırtan bir başka öneri ise eski DP Genel Başkanı Süleyman Soylu'dan geldi:
Türkiye'de ciddi bir çatışma yaşandığını söyleyen Soylu şöyle diyordu:
"Dünyadaki değişimi algılamayan, Türkiye'ye bir paralel devlet ihtiyacını zorunlu gören, statükodan yana, milleti küçümseyen, milletle demokrasiyi bütünleştirmekten ürken bir anlayış vardır. Bunun için Türkiye'nin demokratik bir anarşizme ihtiyacı olduğunu söylüyorum. Aslında bu kontrol edilmemesi gereken milli iradedir. Yani millet sağduyusudur."