Beklenen İstanbul depreminin daha büyük tahribat yapmaması için, mevcut yapı stokuna ilişkin ciddi hiçbir adım atılmıyor.
TOKİ, KİPTAŞ ve özel sektörün yaptığı yeni yerleşim birimleri, bir seçenek sunuyor ama hâlâ İstanbul'un en az yüzde 70'i risk altında.
Kısaca eski İstanbul'da yaşayanların büyük çoğunluğu kaderine terk edilmiş durumda.
Hükümet ve yerel yönetimlerin bu kaderi değiştirecek bir adım atacaklarına dair bir işaret de yok.
Geriye bir tek şey kalıyor; binaları risk altında olanlar başlarının çaresine bakacak.
Yani riskli binaları, sahipleri yıkıp yeniden yapacak.
Peki bu mümkün mü?
Teorik olarak mümkün görünüyor. Ama gerçekte mümkün değil.
Gerçeğin ne kadar akıl dışı olduğunu İstanbul Beylerbeyi'nde yaşayan Servet Alkan'ın yazdıkları çok çarpıcı biçimde anlatıyor.
Vatandaş Alkan Beylerbeyi'nde 7 katlı bir binada oturuyor. Söz konusu bina Boğaz ön görünümünde olmasına rağmen 1977 yılında ruhsatlı olarak yapılmış, 1980 yılında da iskânı alınmış.
Biraz geç kalınsa da bina sakinleri, 2008 yılında binanın depreme dayanıklı olup olmadığını tespit için belediye şirketi BİMTAŞ'a başvurmuşlar.
Sonrasını Servet Alkan şöyle anlatıyor:
"Yapılan inceleme sonunda, ya güçlendirme ya da yıkıp yeniden yapılması gerektiği biçiminde bir rapor verildi. Aldığımız raporla birlikte Boğaziçi İmar Müdürü'ne gittik. 1977 tarihinde almış olduğumuz inşaat ruhsatına bağlı kalmak kaydı ile binayı yıkıp yeniden inşaat yapmak istediğimizi talep ettik. Boğaziçi İmar Müdürü sözlü olarak iznin verilemeyeceğini olsa olsa güçlendirme ile çare aramamız gerektiğini söyledi."
Bu da bir yoldu. Bina sahipleri bu kez "güçlendirme" yapılıp yapılmayacağını araştırdı. Sonuç yine olumsuzdu. Binanın bulunduğu alanın alüvyonlu ve çürük zemin olması nedeni ile güçlendirme işe yaramazdı. Yıkılıp kazıklama sistemiyle yeniden yapılabilirdi.
Bir kez daha Boğaziçi İmar Müdürü'nün kapısını çaldılar ama yine sonuç alamadılar. Çaresizce geri döndüler ve resmi bir cevap alıp mahkemeye başvurmakla yetindiler.
Şimdi "her an yıkılabilir" dedikleri binada "sizden yardım istiyoruz" diyerek yaşamaya devam ediyorlar.
Son sözü vatandaş Alkan söylüyor:
"Devlet ( Hükümet ve yerel yönetimler) bu konuda benim vicdanıma göre sınıfta kalmıştır."
Şimdi ben deprem konusunda "sınıfta kalan" yöneticilere seslensem bir işe yarar mı?
Bu devlet çözüm üretmediği gibi üretilen çözüme de izin vermiyor.
Peki, bu vatandaşlar ne yapsın?