Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un 9 televizyondan canlı yayınlanan 2 saatlik konuşması, bize özgü de olsa, ilgiyle izlendi.
Bu gerçek dünkü gazete manşetlerine de yansıdı.
Konuşmanın en dikkat çeken yanı "Türkiye halkı" kavramının bir asker tarafından dile getirilmesiydi.
Aslında bu kavram uzun dönemdir Türkiye'nin değişime açık siyasetçileri ve aydınlarının gündemindeydi.
Bir anlamda Ordu üst yönetimi toplumsal değişimi doğru okuyarak yeni bir açılıma işaret etti.
Aynı şekilde daha önce bazı emekli komutanlar tarafından kabul edilen "Kürt vardır" tespitini bu kez görevdeki bir komutan dile getiriyordu:
"Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaşamakta olan Kürt ve Zaza kökenli vatandaşlarımız..."
Bu tespitleri yapan Orgeneral Başbuğ'un " Terörist de neticede insandır" sözleri de, önümüzde çözüm için bekleyen Kürt meselesinde yeni yaklaşımların devreye girmesini kolaylaştıracaktır.
Orgeneral Başbuğ'un 2 saatlik konuşmasının iç siyasete yönelik en önemli mesajı hiç kuşkusuz Kürt meselesiyle ilgiliydi.
Ordunun bu noktaya gelmesinde ise iki önemli etken vardı:
29 Mart Yerel seçimleri ve ABD Başkanı Obama'nın Türkiye ziyareti.
Yerel seçimler önemliydi çünkü Türkiye toplumu gerektiğinde siyasi iktidarı değiştirebileceğini göstermişti. Tabii DTP gerçeğini de unutmamak gerekiyor...
Obama'nın Türkiye'deki "laik cumhuriyet" e vurgusu da etkili oldu.
Tam da bu nedenle Orgeneral Başbuğ konuşmasında, Obama'nın şu önemli değerlendirmesine yer veriyordu.
"ABD'nin en güçlü yanlarından biri, bizim son derece büyük bir Hıristiyan nüfusa sahip olmamıza rağmen, kendimizi bir Hıristiyan, bir Yahudi, bir Müslüman ulus olarak görmememizdir. Biz kendimizi idealler ve değerlerin birbirine bağladığı vatandaşların oluşturduğu bir ulus olarak görüyoruz. Zannederim, modern Türkiye de benzer birtakım prensipler üzerine kuruldu."
Buradan hareketle Orgeneral Başbuğ'un konuşmasından birkaç sonuç çıkartabiliriz.
Bir: Türkiye demokrasi içinde Kürt sorununu çözebilir.
İki: ABD'yle geçmişle kıyaslanmayacak yeni ilişkiler kurulabilir.
Üç: Ve Türkiye küresel dünyayla buluşabilir.
Tabii o uzun konuşmasında Orgeneral Başbuğ, cumhuriyetin demokrasiyle buluşması, asker sivil ilişkileri, askeri kurumların şeffaflaşması gibi bir dizi konuda da yeni şeyler söyledi.
Değişmeyen tek şey ise uzun yer tutun "irtica ve cemaatler" le ilgili yaklaşımlardı.
Siyasi partilerin Kürt politikası var mı?
Gelelim asıl soruya... Askerin yeni yaklaşımlar getirdiği bir dönemde Türkiye'nin temel meselelerini çözmesi gereken siyaset ne yapıyor?
Belki de üzerinde asıl durmamız gereken nokta bu...
Özellikle Türkiye'nin kritik sorunu Kürt meselesinde siyasi partilerimizin ne düşündüğü bilinmiyor.
Bildiğimiz tek şey, çok değil 4 yıl önce yani 2005 yılında Başbuğ'un konuşmasının ana eksenini oluşturan Kürt meselesinin varlığını dile getirip "Türkiye vatandaşlığı" kavramını ortaya atan Başbakan Erdoğan'ın o günlerde topa tutulmasıydı.
Bunu da daha çok muhalefet partileri yaptı.
Peki, şimdi o muhalefet partileri ne yapıyor?
Daha özgürlükçü olması gereken CHP ve MHP'nin bir Kürt politikası var mı?
Olmadığını biliyoruz. Bu da çok açık biçimde bir muhalefet boşluğu olduğunu gösteriyor.
Belki de bu nedenle bugün siyaset, askerin çok daha gerisinde kaldı.
Bakalım askerin bu yaklaşımı siyaseti bir nebze de olsa kendisine getirecek mi?