Tıpkı 22 Temmuz seçimleri öncesi durumu yaşıyoruz. O günlerde 367 dayatmasını savunanlarla, bugün Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun "muhtıra" gibi açıklamasına sahip çıkanlar hiç değişmedi.
Muhalif siyasi partilerin söyledikleri de, sivillerin rolleri de, bürokratların tavrı da aynı. Bu bir değişim mücadelesi...
Türkiye değişiyor ve değişirken ağır bir sancı çekiyor. Bir doğum sancısı bu...
Birinci sınıf bir demokrasi mi olacağız, yoksa üçüncü dünya ülkesi mi?
Önceki gün kabinede yer alan etkili bir bakanla bir araya geldik.
Acaba AK Parti'nin üst yönetimi içinden geçtiğimiz sürece nasıl bakıyordu? Onlar açısından olup bitenler ne anlama geliyordu?
Önce, bilinen iki tehlikeye dikkat çekti:
"Bu işi azmettirenlerde de bir arayış var. Ölçüsüz gittiklerinin farkına vardılar. Çünkü iki konu Türkiye için hayati derecede önemli. Birincisi ekonomi, ikincisi bölücülüktür. AK Parti'nin kapatılmasına ilişkin bir karar öncelikle ekonomiyi derinden sarsacaktır. Aynı şey Doğu ve Güneydoğu bölgesi için de geçerli... Oradaki insanların Meclis'te temsil edilememesi ülke geleceğini sıkıntıya sokabilir."
Etkili bakan bu tespiti yaptıktan sonra herkesi sorumluluğa davet eden bir çağrı yapıyor:
"Bizim önümüzde iki yol vardı. Ya çok radikal bir değişim talebiyle yola devam edecektik, ya da daha serinkanlı davranıp herkesi sorumlu davranmaya çağıracaktık. Biz bilinçli bir biçimde ikinci yolu seçtik. Bu nedenle herkesin işe olumlu cephesinden bakması gerekiyor. Buna yargı mensupları da dahil. Bence mahkeme iyi bir fırsat yakaladı. 367 kararıyla güveni sarsılan mahkemenin önünde şimdi bunu da giderecek bir fırsat duruyor. Vereceği karar, ülkenin geleceğini derinden etkileyecek."
"Kapatma olmaz, yasak gelir"
"Türkiye'nin adalete ihtiyacı var" diyen Bakan sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Bu noktaya gelinmesinde sadece siyasilerin değil herkesin sorumluluğu var. Ve herkes üzerine düşeni yapmalı. Fedakarlık yapan bu millete geleceği belirsiz karanlık bir yol haritası sunmanın kimseye yararı yok."
Bu tespitleri yapan bakana kendi yol haritalarını soruyorum.
Acaba kapatma kararı çıkarsa nasıl bir süreç öngörülüyor?
"Her ihtimale göre kendimizi hazırlıyoruz. Ülkenin daha fazla kan kaybetmemesi için çaba harcanması gerektiğini biliyoruz. Şimdiki beklentim kapatma gelmeyeceği ve sınırlı sayıda siyasi yasakla yetinileceği doğrultusunda. Böyle bir durum olursa mevcut AK Parti ile bir hükümet kurulur. Onlar da en kısa zamanda seçim kararı alırlar."
Son olarak Başbakan Tayyip Erdoğan'la ilgili bir soruyu soruyoruz. Siyaset kulislerinde son günlerde Erdoğan'ın siyaset dışına çekileceği biçiminde bir söylenti dolaşıyor. Başbakan Erdoğan, bazı kesimlerin beklentisi olan böyle bir sürpriz çıkış yapar mı?
Etkili bakan hiç tereddüt etmeden cevaplıyor:
"Adil olmayan bir oyunda diskalifiye olmayı içine sindirmez. Tayyip bey mücadeleci bir insan... Siyaseti bırakıp kenara çekilmeyi aklından bile geçirmez. Kim böyle bir hayal kuruyorsa boşuna kuruyor."
Son günlerde Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun açıklamalarına rağmen, hem yargı çevresinde hem de siyasiler arasında bir orta yol bulma arayışı sürüyor.
Ancak bu arayış sürse ve bir orta yol bulunsa da sonuç pek değişmeyecek. Türkiye öyle veya böyle en yakın zamanda bir erken genel seçime gidecek.
Belki doğrusu da bu, tek çare sandık...