Gündemi bu kadar hızlı değişen bir ülkede bırakın vatandaşı, haberlerin içindeki bir gazetecinin bile olayları takip etmesi, aralarındaki ilişkiyi çözmesi hiç de kolay değil.
Baksanıza, son birkaç yılda neler oldu...
Cumhuriyet gazetesine atılan bomba, bombaların nereden geldiği, Danıştay saldırısı, Hrant Dink cinayeti, cinayeti örtbas eden askerler, Malatya vahşeti, Ergenekon Çetesi ve AK Parti'nin kapatılma girişimi...
Her şey çok karmaşık gibi görünüyor.
Aslında hem karmaşık hem değil. Çünkü mesele, işin özünü yakalamakta...
Bunun için de çok uzağa gitmeye gerek yok. Sadece bir yıl önce bu ülkede neler yaşandığına bakınca bugün olanların ne anlama geldiği çok daha net anlaşılıyor.
Alın gazeteci Osman Ulagay'ın yazdığı "AKP gerçeği ve Laik Darbe Fiyaskosu" isimli kitabı.
Ulagay'ın kitabı, 22 Temmuz seçimleri öncesi Türkiye'de neler yaşandığını öyle güzel anlatıyor ki, o tespitler ışığında bugüne bakınca taşlar tek tek yerine oturuyor.
Daha önemlisi, kapatma girişimi de Ergenekon Çetesi de ete kemiğe bürünüyor.
Osman Ulagay "darbe" beklentisi içinde olanların ruh halini bakın o günlerde nasıl anlatıyor:
"AKP'nin, ülkenin geleceğini belirleme hakkını ele geçirme iddiasında olması laik kesimi dehşete düşürmüş durumda. Gözler askerde, kader anını geciktirmenin yollarını arıyorlar..."
Peki, darbe olabilir mi?
Ulagay onu da şöyle anlatıyor:
"TSK'nin bu koşullarda rejime müdahale etmesi için kendi geleneklerinin dışına çıkması ve çok riskli bir maceraya atılması lazım ki bu da olası bir davranış biçimi değil."
Gördüğünüz gibi o günden bugüne taşınan kavga aynı kavga. Ama hâlâ AK Parti'yi geriletecek bir yol bulunmadığı için, darbe hazırlıklarına, kapatma girişimlerine başvuruluyor.
Ulagay, bu yollara başvuranların yöntemini en çarpıcı biçimde futbol örneğiyle anlatıyor:
"Bizimkilerin 'cahil ve gerici' diye niteleyip küçümsediği oyuncularından oluşan rakip takım, bizimkilerin kırk yıllık oyun tarzını artık ezberlemiş, oyunu kendi sahasında kabul ediyor. Bu arada kendi kalelerine de gol atan bizimkiler maçı kaybedeceklerini anlayınca hakemi tartaklayıp, saha komiserini kışkırtıp, rakip futbolcuları korkutup sonucu değiştirmek istiyorlar ama artık bunlar da sökmüyor."
Sizce de, başka oyun geliştirmeyen "bizimkilerin" artık bu oyuna bir son vermesi gerekmiyor mu?