AK Parti'nin ilk iktidar döneminde, muhalefet partilerinin ürettiği tek başarılı politika; "Düz ovada siyaset" ti. O günün şartlarında ortaya konmuş, zamanın ruhunu yakalayan belki de tek siyasi çıkıştı.
Ama ne yazık ki içi doldurulamadı.
Daha önemlisi Mehmet Ağar ve ekibi bu tezin arkasında "utangaç" bir duruş sergiledi.
DYP'nin yaşlı kuşağı da Ağar'a yüklenmek için bu çıkışı bir fırsat olarak kullanınca, "düz ovada siyaset" bir açılımdan çok, bir yok oluşa neden oldu.
Kavramın doğruluğunu iki yıl sonra çarpıcı biçimde Başbakan Tayyip Erdoğan ortaya koydu:
"Dağda değil şehirde siyaset yapsınlar..."
Ne demek bu?
Düpedüz düz ovada siyasetin bugünkü versiyonu.
Büyük olasılıkla Başbakan'ın mantığı "düz ovada siyaset" diyordu ama bunu politik gerekçeyle farklı bir şekilde dile getirdi.
Oysa "düz ovada siyaset" güzel bir slogandı ve sorunu dolambaçlı değil net biçimde anlatıyordu.
Arkasını getirseydi belki de Mehmet Ağar'ın siyasi tarihi açısından bir dönüm noktası olacaktı.
O günlerde rahmetli Orhan Doğan'la bu konuyu konuşmuştuk (17.12.2006).
O bu açılımın önemli olduğuna dikkat çekerek Ağar'ı Güney Afrika Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı De Klerk'e benzetmiş ve şöyle demişti:
"Mehmet Ağar Türkiye'nin De Klerk' i olabilir. Ben başaracağına inanıyorum, biraz güç vermek lazım. Desteklemek lazım. De Klerk, G. Afrika Genelkurmayı'nın en etkili ismiydi. Oradaki uygulamaların sorumlusuydu. Sonra devlet başkanı oldu. İlk kez Afrika Ulusal Kongresi üyeleriyle 'Ben görüşmeye hazırım' dedi. Gitti Mandela ile cezaevinde görüştü. Dedi ki, 'Sabotaj eylemlerini durdur.' Türkiye De Klerk'ini arıyor. Mehmet Ağar da buna en büyük aday. Yaşar Kemal ise Türkiye'nin Desmond Tutu'su olmalı "
Bu temenninin gerçekleşmediğini gördük. Ama yine de akıllarda bir soru kaldı; Türkiye'de bu rolü Ağar oynayabilir miydi?
Düz ova çıkışı bu işareti vermişti ama Ağar ne tam arkasında durdu, ne de içini doldurabildi.
Özellikle klasik merkez sağın öfkeli ve milliyetçi politikacıları karşısında önce sendeledi sonra da söylediklerini unutturmaya çalıştı.
Daha sonra o politikayla hiç uyuşmayan bir çizgiye yöneldi. Cumhurbaşkanlığı seçiminde temsil ettiği sivil misyonun tam aksine Meclis'e girmeyerek, düşüşe geçişinin ilk işaretini verdi.
Şimdi o günlere dönüp bakınca, benim de destek verdiğim bu politikaya Mehmet Ağar'ın hiç inanmadığı anlaşılıyor.
Sadece ona mı inanmadı?
Meclis'e girmeyerek sivil geleneğe de, Anavatan Partisi'yle birleşmeye de, "DP" projesine de hiç inanmadı.
Şimdi Ağar'ın bir zamanlar savunduğu politikayı, sırf Başbakan Tayyip Erdoğan dile getiriyor diye eleştirmesi hiç samimi değil.
Zaten samimiyetsiz politikalar yüzünden bu noktada değil mi?..