Son günlerde bütün gözler CHP üzerinde... Bunun birinci nedeni Deniz Baykal'ın herkesi şaşırtan "Kürt Açılımı" projesi... Diğeri ise CHP'nin olağan kurultay nedeniyle bir iç kavga yaşaması.
Her iki olgu da bir tek şeyi gösteriyor: Toplum CHP'den bir şeyler bekliyor.
Peki, CHP toplumun beklentisine uygun davranıyor mu?
Soruyu Türkiye'deki sosyal demokrat hareketin etkili isimlerinden Ercan Karakaş'a sordum.
Aslında Ercan Karakaş'a sormamın bir önemli nedeni daha var.
Karakaş, geçen ayın son haftasını Almanya'da geçirdi ve orada önemli bir kurultaya katıldı.
Bu CHP'yi de yakından ilgilendiriyor.
Önce kurultayla ilgili bilgi verelim..
Hamburg'ta düzenlenen bu toplantıda, Almanya Sosyal Demokrat Partisi'nin (SPD) 145'inci yıldönümü çerçevesinde, 8. program karara bağlandı. Programın adı: "21. Yüzyılda Sosyal Demokrasi"
Alman Sosyal Demokratları en son programlarını 1989 Berlin Kurultayı'nda yaptı. Şimdi değişen dünya koşullarını analiz eden, yeni bir programla çıkıyorlar toplumun karşısına...
Son 6 yıl bu programı tartışmakla geçti.
Verilen bilgiye göre yaklaşık 500 bin kişi program taslağını internetten indirerek okudu. Kurultaya ise 7 bini aşkın insan katıldı.
Peki, CHP orada mıydı?
Yoktu ve daha önemlisi o konu CHP'nin kapsama alanında bile değildi. Oysa dünyanın en önemli sosyal demokrat partisi o kurultayda ciddi bir değişikliğine gidiyordu.
Peki, o kurultayda neler oldu?
"Farklı kültürler zenginliktir"
Ercan Karakaş şöyle anlatıyor:
"Özellikle son birkaç yıl içinde ciddi bir çalışma yaptılar. Amaç, küresel çağın sosyal demokrat programını ortaya koymak. Schröder yedi sekiz yıl başbakanlık yaptı. Ve Ajanda 2010 diye bir programı uygulamaya koydu. Ancak partiyi merkeze çeken bir politika izlendi. Bazı sosyal haklar kısıtlandı. Son kurultayda açık olarak 'Bu paketteki bazı uygulamalar partiye çok zarar verdi, sosyal devleti de geriletti, bunu düzeltmemiz lazım' denildi ve revizyona gittiler. Parti tekrar sol sosyal demokrat çizgiye çekildi kurultayda."
Alman Sosyal Demokratları sadece partiyi sola çekmekle yetinmedi. Neden sola çektikleri, küresel sürecin toplumları nereye götürdüğü konusunu da masaya yatırdı.
Ercan Karakaş bu açıdan iki önemli noktaya dikkat çekiyor:
Birincisi;
"Bu küreselleşme dediğimiz şeyin iki tarafı var. Bir yararları, iki getirdiği yeni eşitsizlikler. O yüzden bu küreselleşmenin denetlenmesi, demokratik denetim altına alınması gerekir. Onlar piyasa ekonomisini öteden beri 'sosyal piyasa ekonomisi' olarak değerlendiriyorlar. Yani, 'Nasıl biz piyasa ekonomisini sosyal piyasa ekonomisine dönüştürdüysek bu küreselleşmeyi de sosyal ve demokratik bir içeriğe kavuşturmamız gerekir' diyorlar."
İkincisi;
"Sosyal devleti de ilk defa 'koruyucu sosyal devlet' olarak programa koydular. Bu kavram ilk kez kullanılıyor."
Alman Sosyal Demokratlar, AB'nin nasıl bir misyon yüklenmesi gerektiği konusunu da kurallara bağladılar.
Onlara göre, AB'nin sosyal demokrat bir yaklaşıma sahip olması, Avrupa'nın dünya çapında barış ve demokrasinin güvencesi olacağı düşüncesi kayıt altına alındı. Ve en önemlisi "farklı kültürlerin Avrupa'nın bir zenginliği olduğunu ve böyle kabul edilmesi gerektiği"ni söylediler.
Türkiye'de "sosyal demokratlar" ın delege hesaplarını masaya yatırdıkları bir dönemde Alman Sosyal Demokratları, küresel dünyanın sorunlarını tartışıyor ve rotasını yeniden "sola" çeviriyordu.
Peki, Rahmetli Erdal İnönü'nün deyimiyle bizim "aslan sosyal demokratlar" ne yapacak önümüzdeki kurultayda?
Acaba umut edildiği gibi; "sol"a dönme adımları atılacak ve Türkiye'nin temel meseleleri mi tartışılacak, yoksa delege hesaplarıyla "Rakipler nasıl elimine edilir?" dersleri mi verilecek?
Siz ne dersiniz?
Umut var mı?