AK Parti İstanbul İl Başkanlığı'nın iftar yemeğindeyiz.
Geçen yıllara göre bu kez daha fazla bir katılım var. Salon tıklım tıklım dolu.
Bunun nedeni büyük olasılıkla yüzde 47 coşkusu...
İş, sanat ve siyaset dünyasının önemli isimleri oradaydı.
O isimleri oraya getiren ve orada tutan da hiç kuşkusuz Başbakan Erdoğan'dı.
İftar saatini beklerken, aynı masayı paylaştığım ünlü sanatçı Emel Sayın'a AK Parti iktidarını ve Başbakan Erdoğan şimdi masamıza gelse ne söylemek istediğini sordum.
Emel Sayın, kelimeleri özenle seçerek konuştu:
"Başbakan Erdoğan'ı şahsen çok seviyorum. Ama keşke Atatürk ilkelerini biraz daha ön plana çıkarsa... Herkes hayatının değiştirileceği korkusu yaşıyor."
Ünlü sanatçıya kendi ve yakın çevresinde nasıl bir korku yaşandığını, en azından son beş yılda hayatlarında bir değişim olup olmadığını soruyorum.
Cevabı kısa oluyor:
"Benim hayatımda bir değişim olmadı. Çevremde de bir baskı görmedim. Ama herkes 'Var' diyor."
Tam da malum "mahalle baskısı" nın bir başka versiyonu.
Peki, Emel Sayın'ın Başbakan Erdoğan'la bir anısı var mıydı?
Sayın, bir anısını içtenlikle anlatıyor:
"Başbakan çok kibar ve nazik bir insan. Bir düğüne katılmıştı. Ben de sahnede şarkı söylüyordum. İkinci şarkıda masalarına gidip selam verdim. Şarkı bittiğinde başbakan bana, çok nazik bir biçimde uçağı beklettiğini kalkmak için izin istediğini söyledi. Bir an 'Hayır olmaz' dedim. Başbakan giderse kimse kalmaz diye korktum. O da beni kırmadı. Tam 4 şarkı diledi ve sonra gitti. O anı hiç unutamam."
Aynı masada Koç ailesinin önemli ismi Ali Koç, Acıbadem Hastaneleri Sahibi Mehmet Ali Aydınlar ve eşi, Albayraklar Grubu Başkanı Ahmet Albayrak da vardı.
Masada Ali Koç olunca Fenerbahçe'nin konuşulmaması ne mümkün... Özellikle Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi'ndeki başarılı gidişi konuşulduğunda Ali Koç' un nazar değmesin diye masaya vurması gözlerden kaçmadı.
İftarın en ilgi çekici yanı Başbakan Erdoğan'ın gündeme ilişkin konuşmasıydı. Anayasadan referanduma birçok konuya değindi başbakan.
AK Partililerin nasıl tepki vereceği belli. Önemli olan iş ve sanat dünyasından gelenlerin tepkisiydi.
Hem masada, hem de yakın çevrede bulunan iş dünyasının ünlü isimlerini pür dikkat izledim.
Başbakanın "ihracat ve milli gelir" le ilgili söyledikleri büyük ilgi gördü.
"İhracatımız 100 milyar dolara çıktı. Milli gelirimiz sürekli artıyor. Milli gelirimizin 7 bin dolara çıktığını yakında açıklayacağız."
Yanı başımda oturan Ali Koç'a bu rakamların ne ifade ettiğini soruyorum.
"Türkiye için çok önemli. İhracatın, hem de doların çok aşağılarda olduğu bir dönemde 100 milyar dolara ulaşması büyük bir başarı. Aynı oranda milli gelirimiz de artıyor. Bence milli gelir 7 bin dolardan daha fazla. Çünkü kayıt dışı ekonomi bu hesabın içinde yok."
Başbakan'ın konuşması bittikten sonra inanılmaz bir hareketlenme başladı. Fener maçının heyecanını kaçırmamak için masadan ilk ayrılan Ali Koç oldu. Emel Sayın ise masadan ayrılırken şöyle diyordu:
"Başbakan için ilk söylediğim sözleri yazacak mısınız?"
"Evet, yazabilirim" cevabını verince bu kez şöyle diyordu:
"İnşallah yanlış anlaşılmam."
İşte sanatçı hassasiyeti...
Lütfi Kırdar Kongre Merkezi'nden ayrılırken, ev sahibi AK Parti İstanbul İl Başkanlığı'nın da hakkını vermek gerekiyor.
Hem konuklarla ilgilenilmesi, hem de klasik müzik eşliğindeki İstanbul sunumu son dönemlerdeki "sessizliği" unutturacak gibiydi.