Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Bakan Akdağ'ın bu ihalelerden haberi var mı?

Türkiye'nin neden bir türlü belini doğrultamadığının en çarpıcı örneği sağlık sektöründe yaşanıyor.
Onca "reform yaptık" açıklamalarına rağmen hala sağlığımız yerlerde sürünüyor. Çünkü kimsenin "ülke kaynaklarını doğru kullanma" gibi bir kaygısı yok.
SSK hastaneleri devlet hastaneleriyle birleşti.
Peki ne oldu?
Sağlık bütçesi adeta "döner sermaye ile özel hastaneler" arasında paylaşıldı.
Hangi hastaneye giderseniz gidin onlarca işlemden geçiyorsunuz. Filmler çekiliyor, tahliller yapılıyor. Sonuç hastanelerin hanesine artı yazılırken, ülkenin "sosyal güvenlik sistemi" SOS veriyor.
Doğrusu merak ediyorum, son yıllarda kişi başına sağlık harcamaları acaba kaç kat arttı ve kimlerin cebine gitti?
Benzer bir yöntem ve daha vahim olanı sağlık cihazı alımlarında uygulanıyor.
Bu açıdan İstanbul Sağlık Müdürlüğü tam bir laboratuar" gibi...
İnanılmaz alımlar yapılıyor ve birilerinin zengin olması için hiçbir fedakarlıktan kaçınılmıyor.
Alın size son bir örnek: 8 Ağustos 2006'da İstanbul Sağlık Müdürlüğü'nde "11 Kalem Görüntüleme Cihazı" ihalesi yapıldı. İhaleye sadece üç firma katıldı. Üçü de yabancı firma.
Aynı işi yapan çok sayıda yerli firmadan hiçbiri bu ihaleye katılamadı.
Peki yerli firmalar neden yoktu?
İşte bu noktada devreye bildiğimiz klasik bir yöntem girdi: "Teknik Şartname."
Kuşkusuz teknik şartname gerekli ancak bazı şartnameler de ihaleyi kazanması istenen firmanın tarifi gibi.
İşte bu ihalede yapılan da o. Tam anlamıyla adres tarifi. İhalede 12 adet portable röntgen cihazı için konulan madde aynen şöyle:
"Sistemin X ışını tüpü, mobil röntgeni üreten aynı üretici firmanın üretimi olacaktır."
Bir şirket sahibi durumu şöyle açıklıyor:
"Teknik şartnamede yer alan cihazın teknik özelliklerinin tamamını, ihaleye katılması gereken altı firma da karşılıyor. Ancak bir maddesini sadece ihaleyi kazanan karşılıyor. Bu madde de şu: 'Cihazın tüpünü cihazı üreten firma üretmelidir.' Oysa dünyada 3 tane tüp üreticisi var. Herkes de onlardan alır. Burada amaç başka."
Peki yabancı firma bu tüpü üretiyor mu?
Şirket sahibinin cevabı çarpıcı:
"Yok üretmiyor ama 'var' güvencesi ve 'ben üretiyorum' güvencesi veriyorlar. Gerçekte yok. Yerli üreticiler Kamu İhale Kurumu'na başvurdu. Çünkü bu yerli firmalar çıldırmış durumda. Çok kaliteli cihazları var ve birçok hastaneye cihaz veriyorlar. Ama İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü olunca kapıdan içeriye alınmıyorlar."
Aynı ihalede 8 adet "Direkt Grafi" yani röntgen cihazı da alındı. Orada da başka bir acı gerçek çarpıyor insanı.
İstanbul Sağlık Müdürlüğü bir röntgen cihazını rekabete açık olması gereken ihalede kaça aldı dersiniz?
Tam 104 bin YTL'ye...
Şimdi sıkı durun. Bu cihazın Türkiye'de Kars'tan Edirne'ye ortalama fiyatı 55-65 bin YTL arasında. Aynı cihazdan İstanbul Sağlık Müdürlüğü 6-7 ay önce 47 tane daha ihaleyle aldı. Onların fiyatı da 83 bin YTL.
Peki arada neden bu kadar fark var?
İşin can alıcı sorusu da bu. Öyle ilginç şeyler oluyor ki, eminim Sağlık Bakanı Dr. Recep Akdağ'ın da bu olanlardan haberi yok.
Aradaki farka gelince... Bunun gerekçesi teknik üstünlük ne de şartnameye konulan üreticisi olmak. Tek gerekçe "Tercih edilmek." Kuşkusuz neden tercih edildikleri de kafalarda soru işareti yaratıyor.
İşin ilginç bir tarafı da cihazların nerede üretildiğiyle ilgili. Kamu İhale Kurumu'na başvuran bir işadamı şöyle diyor:
"Bu marka Amerikan diye sunuluyor. Gelen cihazlar Haseki ve Taksim Hastanesi'nde görülebilir. Halbuki hepsi Çin'de üretiliyor. En fazla 40 bin YTL edebilecek makineler."
İstanbul Sağlık Müdürlüğü'nde, Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü'nde yapılmış ve önümüzdeki günlerde yapılacak ihalelerle ilgili çok şey söyleniyor. Bu konuyu işlemeye devam edeceğiz...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA