Söze "Bizim zamanımızda gençler ülke sorunlarına daha duyarlıydı." diye başlamayacağım, çünkü eğer böyleyse kabahatin çoğu herhalde o gençlerde değil.
Ama işin doğrusu bu genel kanının aksine yeni gençlik önce kendi, sonra da ülke sorunlarıyla bir hayli ilgili. Bunun en çarpıcı örneği de AK Parti İstanbul İl örgütünün son toplantıları.
AK Parti İstanbul İl Örgütü, son dönemlerde hem çok eleştirilen, hem de çok ilgi gören ilginç bir çalışma başlattı.
"Gençler buluşuyor, geleceği konuşuyor"
Her toplantıya semtine göre 300'le bin arasında genç katılıyor. AK Parti İstanbul İl Başkanı Mehmet Müezzinoğlu şöyle diyor: "Biz İstanbul'da yaklaşık 1.5 milyon kapıyı çaldık. Parti olarak gençlerin ayağına gidiyoruz, onlar da bizi yalnız bırakmıyor." İlginç değil mi? Aynı partinin tepe yöneticileri Ankara'da incir çekirdeğini doldurmayan tartışmalarla suni gerginliklere imza atarken, İstanbul'dakilerin kimsenin el atmadığı gençlerle buluşması ilginç ve anlamlı.
Geçtiğimiz hafta İstanbul Ümraniye İlçesi'nin Hekimbaşı Mahallesi'nde düzenlenen benzer bir toplantıya biz de davetliydik.
Bu mahalleyi acı bir olayla hatırlıyoruz. 28 Nisan 1993'te, Hekimbaşı çöplüğündeki korkunç patlamada tam 39 kişi yaşamını yitirmişti.
İşte toplantıya katılan yaklaşık 300 genç, o mahalleden gelmişti.
AK Parti İstanbul İl Başkanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu konuşmasına, gençlere kısa bir soru sorarak başladı: "Gençler, neden bu ülkenin geleceği bizden fazla sizleri ilgilendiriyor? Bu soruya cevap vermenizi istiyorum."
Birkaç gencin cevabını dinleyen Müezzinoğlu, sözlerine şöyle devam etti: "Çünkü siz, bizden çok daha fazla yaşacaksınız. Hangi görüşten hangi hayat felsefesinden olursanız olun medeni dünyayı analiz etmekten geri kalmayın . Hayatınız boyunca şu üç şey için çalışın. Müzakereci olun . Çünkü bu öğrenmenin yoludur. Münazaracı olun çünkü bu karşınızdakini anlamanın yoludur. Mücadeleci olun ki bu başarının yoludur. Bu 3M'i yaparken asla münakaşacı olmayın. " Gençlerin pür dikkat dinlediği bu konuşmadan sonra kürsüye "Muhalif Gazeteci" sıfatıyla ben çağrıldım.
Bu yaklaşım bile Türkiye'de siyaset kültürünün tüm statükoculuğuna rağmen değişmeye başladığını gösteriyor.
Kürsüde kısa bir konuşma yaptıktan sonra söz, ne diyeceklerini çok merak ettiğim gençlerdeydi.
Acaba, İstanbul'un varoşlarından Ankara ve Türkiye nasıl görünüyordu? Kürsüye gelen her gencin konuşmasını ilgiyle dinledim. Hem iktidarı sıkıştıran, hem de medyayı sorgulayan çok güzel sorular geldi gençlerden.
İşte onlardan bir kaçı...
İsmail Kara :
"Türkiye'de büyük işsizlik var. AB ülkelerinde ilkokulu bitirenler iş buluyor, biz de ise üniversite mezunları işsiz geziyor. Bu sorunu ne zaman ve nasıl çözeceksiniz?"
Kübra Yüca :
"İmam Hatip ve başörtüsü sorununu çözeceğinizi söylemiştiniz. Ama kaç yıl oldu tek adım atamadınız. Bu sorunlar ne zaman çözülücek?
Aziz Akkılıç:
"Herkes okullardaki çeteleşmeden, uyuşturucu tehlikesinden söz ediyor. Ama kimse gençlerin zamanlarını değerlendirecek altyapı olanakları var mı diye sormuyor. Neden gençlere zamanlarını iyi değerlendirecekleri olanaklar sunulmuyor?"
Yasemin Tülin :
"Medya magazine daha çok önem veriyor. Böyle bir medyanın yarattığı gençlikten siz ne bekliyorsunuz?" Bu soruları, İstanbul'un varoşlarında yaşayan yaşları 16-20 arasındaki gençler sordu. Onların daha yaşanabilir bir kent, daha iyi bir eğitim ve daha özgür bir ülke istekleri çok açık.
Görünen, dipten gelen ciddi bir gençlik dalgasının varolduğu. İktidardaki AK Parti bu güçlü dalgayı fark ettiği için onları dinliyor.
Peki ya diğerleri?
Gençliğin bu arzusu bile muhalefet partilerine bir şey anlatmıyorsa kamuoyu yoklamalarından şikayet etmenin anlamı var mı?