Yurtdışında okuyan veya yüksek lisans yapan öğrencilerle ilgili 'burs kabusu' yazımız, 'kanayan bir yara' ya dokundu. Gelen yüzlerce mail yaşanan durumun, sadece 'kâbus' değil, dramatik bir eğitim skandalı olduğunu ortaya koyuyordu.
Düşünebiliyor musunuz, genç bir insan dünyanın en önemli üniversitelerinden biri olan Harvard'da okuyor ama derdini bizim bürokrasiye anlatamıyor.
Yazık!
Yüzlerce, binlerce genç beynin eğitimle uğraşmak yerine 'eğitim sistemimizin' yarattığı garip sonuçlarla boğuşmak zorunda bırakılması insana sadece acı veriyor.
Bu nedenle konuyu bir kez daha gündeme taşıma ve Meclis'in dikkatine sunma ihtiyacı hissettim.
Bunun en iyi yolu da sözü sahiplerine bırakmak sanırım...
Kaliforniya'da okuyan Tamer Balcı anlatıyor: "Ben bir MEB bursiyeri olarak burada bir yandan devlete ödemelerimi eksiksiz yapmaya çalışırken, bir yandan da doktoramı bitirmeye gayret ediyorum. Maalesef ortada olan bir şey var ki, ben bütün zorluklara rağmen doktoramı bitirip Türkiye'ye dönmek istesem bile MEB bizlere, borcumuzun faizini ödemeden görev vermiyor. Zar zor ödediğim 102 milyar borcun üzerine bir o kadar da faiz ödemeden Türkiye'de göreve başlayamıyorum. Bu durumda beyin göçünden sıkça şikayet eden yetkililerimiz bizleri adeta burada kalmaya mahkum ediyor."
Hasan H. Otu ise, Harvard Üniversitesi'nde öğretim görevlisi... Eşi de aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak çalışmaya başlamış...
Peki sonra ne olmuş dersiniz?
Özellikle milletvekillerinin bu satırları dikkatle okumalarını rica ediyorum.
"Eşim YÖK burslusu olarak doktorasını başarıyla tamamladıktan sonra görevine dönmüştü. Bir buçuk yıl bu şekilde devam ettikten sonra Rektör, Rektör Yardımcısı, Dekan ve Dekan Yardımcısının teşvik ve desteğiyle Harvard'dan aldığı araştırma pozisyonunu kabul etti.
Harvard, eşimi 3 yıllığına istemişti; ama eşim kendi üniversitesine iki yıl sonra döneceğini söyledi. Birinci yılın sonunda geri dönmesini istediler. Çalışmalarının sonuçlarını almadan yarıda bırakmak hem geçen zamanına hem akademik kariyerine büyük darbe vuracağı için, sebeplerini üniversiteye açıklayan bir mesaj yazdı. Fakat yine de üniversitesi 9 ay bekleyemedi ve eşimi müstafi saydı. Şu anda ne üniversitesine dönebiliyor ne de başka bir yerde çalışmasına izin veriyorlar."
'Çözüme yanaşmayan bir zihniyet var'
Hasan Otu, eşiyle ilgili bunları söylüyor ama asıl sorun 'kâbus'a dönen burs. Eşinin yaşadığı bu sıkıntı kendisinin de ülkesine dönmesini engelliyor. Hasan Otu yaşadıklarını bakın nasıl anlatıyor: "Boğaziçi'nden sonra ABD'de doktoramı yaptım ve 4 yıldır Harvard'da öğretim görevlisiyim. Son 3 yıldır da buradaki bir Genomik Merkezin, Biyoinformatik Direktörlüğü'nü yapıyorum. Bunca yıldan sonra öyle büyük umutlarla Türkiye'ye dönmeyi planlıyorduk ki inanın şu anda size yazarken gözlerim doluyor . Bize ' gelin bölüm kurup başına geçin' gibi heyecan verici teklifler de geldi. Ama Türkiye'de eşime 'Yaklaşık 400-500 milyarlık borcu ödemezsen, ne devlet ne özel hiçbir yerde çalışamazsın' dediler.
En acımasız tefecilerden de beter (dolara iki kat faiz) çözüme yanaşmayan bir zihniyet var. Maalesef, aslında sevindirici ama yine de maalesef diyorum. Çünkü mevcut statümüzle şu anda hem Harvard'da kalmamız için teklif yapıldı, hem de Singapur'daki Genome Institute of Singapur'a (GIS) gelin, diyorlar. Bize ülkemizin değil de bu kurumların sahip çıktığını görünce hâlâ Türkiye'ye gitmek için uğraştığımızdan 'Acaba aptal mıyız?' diye düşünmeden edemiyorum.
Ben bu konuda milletvekillerine ulaşmaya çalışıyorum ama çoğu cevap dahi vermiyor. Tasarının geçmesi gerçekten çok önemli. Bu tasarı geçerse ben önümüzdeki 3 yıllık dönemde 1-2 bin arası akademisyenin Türkiye'ye döneceğini düşünüyorum. Bu ne büyük bir DEVRİM olur düşünebiliyor musunuz?" Şu acı tablonun yaşandığı bir ülkede kalkıp 'beyin göçü'nden şikayet etmeye hakkımız var mı?