Ofer ve destekçileri, "Kruvaziyer iyidir" temasını pek seviyor. Söylenmek istenen, "Size zengin turist getireceğiz, sevildiğinizi bilin" oluyor. Bu argümanı, "Kim için?" sorusuyla karşılamak gerekiyor. Kruvaziyer vapurlar, kıyı kentlerindeki bir avuç esnaf için pek değerli olabilir. Kent estetiği açısındansa çirkinlik ve şımarıklıktır. Bunu, yüzen gökdelen olarak tanımlamak mümkün.
İstanbul'da zaten yüksek binalarla kuşatılmış deniz manzarasının, Karaköy'e dev gemilerin yanaşmasıyla tam anlamıyla bloke olduğunu savunan aydınlar inisiyatifi, geçtiğimiz aylarda basın toplantısıyla seslerini duyurmaya çalıştılar. "Biz sahilimizde büyük gemi istemiyoruz" dediler. Kuşadası'nda ise daha çok, "Vay be, gemiye bak" tarzı, orta sınıf özentileri hâkim. Henüz, deniz manzarasının dev gemilerle bloke edilmesi, esnaf ideolojisinin hâkimiyetindeki kentimizde tartışılmıyor.
Kruvaziyer günlerinde, kent trafiğinin felç olduğu, egzoz dumanından sokaklarda yürümenin dahi zorlaştığı unutulmamalıdır. Cruise-boats, sokaktaki insanın kafasında cruise füzelerinin yarattığına benzer bir güce tapma duygusunun kaynağı oluyor.
Kruvaziyersiz bir limanın, dünyanın sonu olmadığı bir yana, pek çok açıdan hayırlı bir alternatif olacağı söylenebilir.
Kruvaziyer edebiyatını, vatan-millet edebiyatıyla harmanlamak, fazla zorlama kaçmaktadır. Ve de gülünç olmaktadır...
Mustafa Saraç-Kuşadası