Türkiye günlerdir yeniden hortlayan terörü tartışıyor. Dünya ise önce Londra, sonra Mısır'ın Şarm el Şeyh kentinde patlayan bombaları konuştu. Ortak düşman terördü.
Hem Türkiye hem de dünya teröre karşı mücadeleyi tartışırken önemli bir noktaya dikkat çekildi: Basının olayı ele alış ve sunuş biçimi...
Dün Vatan gazetesinin manşeti bu açıdan dikkat ve ibretle izlenmesi gereken bir anlayışı ortaya koydu.
Manşet aynen şöyle: " İstanbul'da 1000 El Kaide'li takipte. " Gazete kendi adına bu manşeti atsa denecek fazla bir şey olmayabilir. Ama gazete bu haberi İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Şammaz Demirtaş'ın açıklamalarına dayandırıyor. Biliyorsunuz devlet memurları izinle basına demeç veriyor. Demek Müdür Yardımcısı Demirtaş, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'dan bu izni alarak açıklamayı yapıyor.
Hani bir söz var; "Şüyuu vukuundan beter." Dünyanın ve Türkiye'nin diken üstünde oturduğu bir dönemde böyle bir açıklama sorumsuzluk değil de nedir? Şu açıklamaya bakın; "Londra ve Mısır saldırılarından sonra terör dalgasının doğuya doğru geldiği anlaşılıyor. El Kaide'nin Türkiye'de kasım ayına kadar bir eylem yapmasını bekliyorum." Buyrun bekleyin Müdür Bey... Yerini söyleyin de kimse gitmesin bari...
Çok değil, geçtiğimiz hafta Türkiye bu tavrı enine boyuna tartıştı. Devlet yetkilileri basını sorumlu davranmaya çağırdı. Peki Bakan Aksu'nun kendi müdürüne izin vererek böyle bir açıklama yaptırması ne anlama geliyor? Aslında müdür yardımcısı Şammaz Demirtaş'ın, açıklamasının ayrıntıları çok daha şaşırtıcı... Demirtaş şöyle diyor: "Önceki saldırılar yabancı uyruklu vatandaşları ya da yabancıları hedef aldıklarını gösterdi. Bu nedenle otobüslerin ya da metronun tehdit altında olduğunu düşünmüyorum." Bu ne anlama geliyor dersiniz. Açıkça adamların aklında yoksa da akıllarına sokmak değil mi? Şimdi devlet yetkilileri hangi gerekçeyle basından sorumlu davranış bekleyecekler? Türkiye'nin en çok turist çektiği bir mevsimdeyiz. Tam da bu dönemde özellikle ' yabancıların hedef' olabileceğini açıklamak terörün istediği ortamı yaratmak değil mi? İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Şammaz Demirtaş, daha da ileri giderek büyük bir istihbarat başarısıymış gibi şöyle diyor: "İstanbul'da El Kaide ile bağlantısı olduğunu sandığımız 1000 kişiyi izliyoruz." İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun bu '1000 kişiyi izliyoruz' açıklamasını nasıl değerlendirdiğini doğrusu merak ediyorum.
El Kaide Türkiye'de 1000 kişi ile bağlantı kuracak kadar 'güçlü' ise durum gerçekten 'vahim.' Ama asıl vahim olan bu talihsiz açıklamalardır.
Genelkurmay İkinci Başkanı İlker Başbuğ, geçtiğimiz hafta haber sunuşlarındaki ayrıntıların bile teröre nasıl katkı sunduğunu hatırlatıp, basından destek istemedi mi? O açıklamaların üzerinden bir hafta bile geçmeden devletin yetkililerinin böyle açıklama yapmaları doğrusu akıl alacak gibi değil.
Terörü önlemek için var olan devlet, kendi eliyle terör korkusunu yayıyorsa, artık dönüp basına ' siz de üzerinize düşeni yapın' deme hakkı yoktur.
Polis, kendi içinde yaptığı istihbaratı değerlendirir ve ona göre bir çalışma belirleyebilir. Elde edilen istihbarat ciddi ve vahim de olabilir.
Ancak asıl görevi bunun gereğini yapmaktır. Bunu topluma açıklamak değil.
Toplumun ruhsal dengesini bozacak açıklamalar yapmak ise hiç değildir.