Hıncal Uluç basınımızın, hatta medyamızın aksakalı... 60 yıllık bir gazeteci, dikkatli bir gazete okuru.
Geçen hafta yazdığım yazıdan dolayı beni tenkit etti. Daha doğrusu bir Sabah okuru olarak gazetenin okur temsilcisini, gazetenin okur temsilcisine şikâyet etti.
Bir insanın ya da kurumun kendi haklılığına ya da haksızlığına karar vermesi imkânsız değilse de zordur. Daha doğru bir ifadeyle 'usul bakımından' şüphelidir.
Hepsinden de öte kişinin kendisiyle ilgili bir meselede hakem olması 'etik' değildir.
Bu yüzden ben konuyu anlatacak, Hıncal Ağbi'nin eleştiri hakkını sınırsız biçimde kullandıracak ve savunmamı yazacağım. Takdir okurlarımızın.
Oyun medyası nedir?
Sırasıyla gidecek olursak...
Geçen haftaki yazımız 'oyun medyasında dönen dolaplar' hakkındaydı.
Hıncal Uluç 'Oyun medyası ne demek? Nerde bu medya' sorusunu sordu önce. Bu kavramı ilk kez duyduğunu ifade etti ve kendisi gibi pek çok okurun bulunabileceğini ifade etti.
Her ne kadar başka hiçbir okurumuzdan bu yönde bir şikâyet gelmemiş olsa da, tek bir okurumuzdan yani Hıncal Ağbi'den gelmesi yeterlidir. 'Oyun medyası' kavramı konuya aşina olmayan, farklı kuşaklara mensup okurlarımız için daha tafsilatlı biçimde anlatılmalıydı.
Basitçe anlatalım:
"Telefonlarımızda, televizyonlarımızda, tabletlerimizde oyunlar oynuyoruz.
Play Station, X-Box gibi onlarca oyun platformu var. Oynadığımız bu oyunları üreten ve bundan kâr elde etmeyi amaçlayan şirketler var.
Milyonlarca dolarlık bir pastadan söz ediyoruz.
Bunun yanında sözünü ettiğimiz oyunları haber yapan, değerlendiren, puanlayan, tanıtan, eleştiren yani oyuncuların beğenilerini etkileyen internet siteleri, dergiler, tablet gazeteleri, uygulamalar var. Bunlara da kısaca 'oyun medyası' diyoruz.
Peki, bu medya şirketleri nerede?
Cevap: Dünyanın hemen her yerinde... Türkiye'de bile milyonlarca takipçileri var.
Sabah'la ne ilgisi var?
Kendisine bu açıklamayı yaptıktan sonra Hıncal Ağbi eleştirilerini sürdürdü:
"Peki, ben dahil herhangi bir Sabah okuru bu gazetede tek yazı okudu mu? Sen Sabah okur temsilcisi misin, yoksa oyun medyası temsilcisi mi? O zaman dolar medyası da yaz mesela." Cevabım maalesef evet olacak, çünkü oyun medyası kaynaklı ya da oyun medyasının alanına giren haberler ana akım medyada ve pek tabii Sabah'ta da doğal olarak kendisine yer buluyor. Teknoloji sayfasında, ekonomi sayfasında, internet sayfalarında konuyla ilgili haberler yapıldı, yapılıyor.
Bu da iyi bir şeydir, Sabah gazetesinin teknolojik gelişmeleri ve hayatın dinamizmini takip ettiğini gösterir.
Hıncal Ağbi devam ediyor:
"Sabah yazar ve muhabirleri oyun medyasına kimlikleri ile alet oluyorsa onu yazman lazım tabii. O zaman da açık yaz, ortaya karışık değil." Zannediyorum, kendisiyle bu konuya biraz farklı bakıyoruz.
Ben ombudsman olarak görevlerimden birinin okurlarımızı ve gazetedeki meslektaşlarımızı dünyada yaşanan etik tartışmalar ve yapısal sorunlar hakkında bilgilendirmek olduğunu düşünüyorum. Daha önce yazdığım bu tarz yazılardan bazıları Hıncal Uluç'un övgüsünü kazanmıştı; bu bir.
Karşımızda nispeten yeni bir alan olduğu için gazetemizin de maruz kalabileceği sorunları evvela tespit ve teşhis etmenin, testi kırılmadan önce bu konuyla ilgili haber yapan arkadaşlarımızı ilkesel düzeyde uyarmanın yararlı olacağını düşünüyorum, bu iki.
Prensip olarak okurlardan gelen şikâyetleri önce muhataplarıyla paylaşıp, soruna içeride çözüm bulmaya çalışıyorum; devam etmesi ya da yinelenmesi halinde tıpkı Hıncal Ağbi'nin yaptığı gibi isim vererek yazıyorum; arşivde pek çok örneği var, bu üç.
'Ombudsman tıklanma peşinde' Hıncal Ağbi'yle yazının kendilerine 'gamer' yani 'oyuncu' adını veren, çoğunluğu gençlerden oluşan kitlede aksülamel bulduğunu paylaştım. Gerçekten de oyun medyasından ve bizim medyamızdaki yansımalarından bizar olan pek çok okurumuzdan teşekkür mesajları aldım.
Hıncal Ağbi bu kez de şu eleştiriyi getirdi:
"Senin köşen haftada bir yayımlanıyor ve Sabah köşesi sadece.." "Sen Okur Temsilcisi köşesi yazıyorsun. Ancak Sabah'la ilgili yazmak zorundasın. Haftada bir, çeyrek sayfada başka bir şey yazma lüksün yok. Okur Temsilcimizi sana şikâyet ediyorum. Hiç sorun yokmuş gibi köşesini bilmediğim bir konuyla dolduruyor. Demek o da sosyal medyada tıklanma peşinde.
Amacı Sabah değil, kendisi." Öncelikle söylemeliyim ki sosyal medyada aktif herhangi bir şahsi hesabım yok. Asistanımla birlikte gazeteyle ilgili yansımaları yine gazetenin bizim için açtığı hesaplardan takip ediyoruz. Fakat herhangi bir okurumuzun, bu durumda Hıncal Uluç'un, böyle bir kanıya kapılması kendimizi sorgulamamızı gerektirir. Çünkü algısal gerçeklik kimi zaman fiziksel gerçeklik kadar, hatta daha fazla etkilidir.
İkinci olarak, ombudsmanın güncel kayıtları tıpkı bu yazıda olduğu gibi şeffaftır; herkese açıktır.
Hıncal Ağbi ya da Sabah gazetesinde çalışan herhangi bir meslektaşımız dilerse bazı istisnalar hariç ombudsmana gelen bütün mesaj, e-posta ve telefonları inceleyebilir; bunları takip etmek için neler yaptığımızı sorgulayabilir. Ancak ondan sonra böyle bir tenkit kendisine zemin kazanabilir.
Okur temsilcisinin önemi Şahsım adına bu eleştirilerinden dolayı Hıncal Uluç'a ancak teşekkür edebilirim. Çünkü bulunduğum pozisyonun ehemmiyetini ve okur temsilcisinin özverili çalışmasına duyulan ihtiyacın altını çizen sözlerdir bunlar. Bir özlemi, hatta bir övgüyü dile getirmektedir.
Besleyicidir.
Bir meslek aksakalı olarak Hıncal Uluç bir sorun görmüştür, bu önemlidir. Kulağıma küpe olacağından şüphesi olmasın.
Bir okur olarak gazetede gördüğü hataları önce benimle paylaşır ve benim hakemliğime müracaat ederse temsilcilik mekanizmasının çalışmasından memnun kalacaktır.