Medyadaki yozlaşma analiz edilirken meseleyi mütemadiyen getirip siyasete bağlamak saflık olur. Özellikle siyasete en uzak alanlardan biri olan 'oyun medyası'nda yaşananlar düşünüldüğünde.
2014 yılında kopan ve 'Gamergate' adı verilen skandal hâlâ hatırlarda. Küçük bir oyun geliştiricisinin Kotaku isimli büyük oyun mecrasında çalışan bir editörle ilişkisi olduğu ortaya çıkmıştı.
Küçük oyun yapımcılarının sektörde tutunabilmesi için oyun medyasının desteğine ihtiyacı vardı ve anlaşılan bu olayda taraflar ilişkilerini kâra dönüştürmek için bazı numaralar çevirmişti.
Geçtiğimiz hafta patlak veren skandalın sebebi ise intihal. Araştırmalar büyük oyun medyası kuruluşlarından birinin editörünün hemen her yazısında intihal yaptığını ortaya koyuyordu. Mezkur editör işten atıldı ve oyun medyası camiasında büyük bir 'etik ve güvenilirlik' tartışması patlak verdi.
Bu tartışmanın bütün boyutlarına değinmeyeceğiz ama kabaca belirtmek gerekirse öne çıkan hususlar şöyle:
Oyun medyasıyla oyun yapımcısı şirketler arasında çarpık bir ilişki var. Oyun medyasının 'işini yapabilmesi için' bu şirketlerin onlara inceleme kodları vermesi, onları etkinliklerine ve fuarlara davet etmesi vs. gerekiyor. Bu durum gazetecileri şirketlere borçlu ve muhtaç hale getiriyor. Bu yüzden oyun incelemeleri yazarken objektif davranamıyorlar, yazılarını şişiriyorlar. Oyundaki sorunlardan söz etmiyorlar. Bunlara inanıp oyunlara para veren okurlar hayal kırıklığına uğruyor.
Oyun medyasının en önemli geçim kaynağı reklam gelirleri. Oyun şirketleri reklam gücünü bir tehdit olarak kullanarak oyun medyasını kolaylıkla şekillendiriyor. Makalelere müdahale edebiliyor, hatta sevmedikleri editör ve yazarları işten attırabiliyorlar. Öte yandan bu medya kuruluşlarının tıklanma sayılarını artırmak için kullandıkları 'tık tuzakları' Türkiye'deki internet sitelerine rahmet okutacak düzeyde. Ciddi bir inandırıcılık sorunu mevcut...
Her yıl E3 isimli büyük bir oyun fuarı düzenleniyor. İnternet üzerinden de yayınlanan bu fuarın katılımcıları gazeteciler. Fakat sanki gazeteci gibi değil de birer oyun bağımlısı ya da hayranı gibi davranıyorlar. Yeni oyunlar tanıtılırken adeta bir parti mitingi havası seziyorsunuz. Alkış kıyametten geçilmiyor.
Oyun medyasında haber ile yorum arasındaki ayrım tamamen ortadan kalkmış durumda. Tam bir 'körler sağırlar birbirini ağırlar' durumu mevcut.
Oyun şirketleri ile oyun medyası arasında yaşanan durumlar 'fanus gazeteciliği' adını verebileceğimiz türe güzel bir örnek. Kirlenmenin ve yozlaşmanın boyutları öngörülebilir olmaktan çoktan çıkmış bulunuyor. Çok geç olmadan bu alanda etik standartların belirlenmesi ve uygulanması gerekiyor.
***
Örnek bir çalışma
Antalya haber müdürümüz İbrahim Okumamış, geçen hafta yazdığımız Neresini Düzelteyim başlıklı yazıya son derece açıklayıcı bir yanıt vermiş.
Bakın ne diyor Okumamış:
-- Sabah Akdeniz ekinde yer alan '30 metreden denize düştü' başlıklı habere konu olan Nihat Temel'in denize 25-30 metre yükseklikteki falez kayalıklarından düştüğü ve denize düşmeden kayalıklarda kaldığı belirlenmiştir. Kayalıklara düşen Nihat Temel her ne kadar denize düşmediğini söyledi ise de düştüğü noktaya Antalya Deniz Polisi bot ile ulaşarak kendisini bota almış ve yaralı olarak Kaleiçi Yat Limanı'na çıkarmıştır.
-- Muhabirimiz bu sırada ilgili şahsın fotoğrafını ambulansa konulurken çektiği ve şahısla ilgili bütün bilgileri (yaşı, mesleği...) polisten aldığını beyan etmiştir. Hatta polis ve itfaiye ekiplerinin kendisine 'Manzara izlerken düştü' bilgisini verdiğini ifade etmiştir.
-- Nihat Temel kendisinin Akdeniz Üniversitesi Hastanesi'nde ameliyat ve tedavi olmadığını size beyan etmiştir. Muhabirimiz ise Temel'i hastaneye götüren ambulans görevlilerine hangi hastaneye nakil edildiğini sorduğunda, "Akdeniz Üniversitesi Hastanesi" cevabını aldığını vurgulamıştır. Oysaki ambulansla sevk sırasında hastanedeki yoğunluk nedeniyle şahıs Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne sevk edilmiş olduğu için haberin bu bölümündeki yanlışlık bundan kaynaklanmıştır.
-- Köşenizdeki konuyla ilgili yaptığımız incelemede ortaya bu sonuçlar çıksa da, polis-adliye- hastane muhabirimizin bu tür konularda daha hassas olması için uyarı yapılmıştır.
Örnek bir inceleme ve örnek bir çalışma. Sayın Okumamış'a bir kez daha teşekkür ediyorum.