Belirsizlik çağında değişime ilham olmak...
TRT World'ün 18-19 Ekim 2017 tarihleri arasında İstanbul'da düzenlediği forumun üst başlığı buydu.
Dünyanın farklı bölgelerinden siyasetçiler, akademisyenler, işadamları, medya yöneticileri, kanaat önderleri ve gazeteciler geldiler.
İki gün boyunca dünyanın, bölgenin ve medyanın durumunu tartıştılar.
Yapılan oturumlardan özellikle gazetecilik ve etikle ilgili olanları benim açımdan ilgi çekiciydi.
***
Kriz bölgelerinde gazetecilik...
Ve medyayı yeniden düşünmek...
Objektiflik kavramının ve sorumlu gazetecilik anlayışının tartışıldığı oturumlardı bunlar.
TRT World Programlar Direktörü R. Serdar Ataş çok önemli bir soruna dikkat çekti ve dedi ki:
"Kimi zaman medya, tarafsızlık ilkesinin arkasına sığınarak gerçekten kaçıyor."
Devam etti: "
Gazeteci katile ve kurbana eşit mesafede olamaz."
Ve ekledi: "Nötr değil hakkaniyetli olmamız gerekir."
***
Tarafsızlığın, türlerinin ya da tarafsız olma çabasının medyayı hakkaniyetten uzaklaştırdığına dair eleştiriler öteden beri vardır.
"Gazeteci duyguları olmayan bir makine gibi davranmalıdır" diyenler bir tarafta...
"İnsan olmak gazeteci olmaktan önce gelir" diyenler diğer tarafta...
Pek tabii, bu ikisi arasında onlarca farklı ton...
Bir kazaya şahit olduğunuzda eliniz önce kameranıza mı gitmeli yoksa önce yaralıların yardımına mı koşmalısınız gibi örnek olaylar üzerinden sürer tartışmalar.
***
Bir kısım meslek erbabı 'hakkaniyet arayışı' kavramına şüpheyle yaklaşırlar.
Ben de onlardan biriyim.
Çünkü bu arayışın zamanla bir tutkuya hatta takıntıya dönüştüğünü gözlemliyoruz.
Gazetecilikle aktivizm arasındaki sınırların ortadan kalktığı pek çok kötü örnek var önümüzde.
Yanlış anlaşılmasın, aktivizme karşı değilim. Hatta saygı duyuyorum.
Sadece, gazetecilik ile aktivizm arasındaki sınırların muğlaklaşması rahatsız ediyor beni.
Duygusallığın dozunu artıran ve kendilerini 'bir davaya' adayan kimi meslektaşlarımız bir süre sonra gazeteci olmaktan çıkıp başka bir şeye dönüşüyorlar çünkü.
Hakikatle bağları asıl o zaman zayıflıyor ya da kopuyor.
***
Öte yandan 'kamu yararı', 'sorumlu gazetecilik' gibi kavramlara sık sık atıf yapıyoruz. Bunları tavsiye ediyoruz.
Peki, bu bir çelişki mi?
Bence değil.
Gazetecinin, kimi 'istisnai' durumlarda yaptığı haberin muhtemel sonuçlarını hesaba katması gerektiği evrensel bir kabul görmüştür.
Kadın cinayetleriyle ilgili haberler ve kadına şiddet haberleri böyledir.
Terör haberleri böyledir.
Taciz haberleri böyledir.
İntihar haberleri böyledir.
***
Toplum içindeki dezavantajlı kişi ya da gruplara yönelik olarak (engelliler, çocuklar, yaşlılar, azınlıklar) medyanın korumacı bir tavır içine girmesi yanlış değildir.
Kadına yönelik şiddet haberlerinde,
cinayet haberlerinde ve her türlü taciz haberinde gazeteci mağdurların yanında olmalıdır. Kötülüğü sıradanlaştırmamalı, bilerek ya da bilmeyerek teşvik etmemeli, yaygınlaştırmamalıdır. Önleyici bir dil kullanmalıdır.
Gazeteci savaştan yana değil barıştan yana tavır almalıdır. Terör örgütlerini ve eylemlerini değil masum insanların yaşam haklarını ve demokrasiyi savunmalıdır.
Gazeteci güçlünün değil zayıfın, haksızın değil haklının yanında olmalıdır.
***
Mesele bunların yapılıp yapılamayacağında değil, nasıl yapılacağı hususunda düğümlenmektedir.
Amaçlarla araçları birbirine karıştırmamak, gazeteciliğin sınırları içinde kalmak gerekir.
Forum sırasında Ataş'ın dünya medyasından örnekler vererek anlattığı gibi 'izleniyor' olmak her zaman sizin 'inandırıcı' bulunduğunuz anlamına gelmez.
Doğruluk önemlidir.
Gerçeklik önemlidir.
Ve bir yöntem olarak tarafsızlık da önemlidir.
Dikkat edin, 'yöntem olarak' diyorum.
***
Bir gazeteci olarak yaşanan sorunlara ve acılara gözlerinizi kapatamazsınız.
İnsanları, mesela mültecileri, bir yığın ya da bir sayı olarak ele alamazsınız.
Katille, tecavüzcüyle, zorbayla onların kurbanlarını aynı kefeye koyamazsınız.
Gazetecilik bir 'adam sen de' mesleği değildir.
Duyarlı, sorumlu olmayı gerektirir. İnsan ve insancıl olmayı gerektirir.
Ancak o zaman işlevini yerine getirir.
Fakat temel ilkelerden taviz vermemek kaydıyla...