Zaman zaman çeşitli 'meslek büyükleri' ile farklı ortamlarda karşılaşıyoruz. Muhabbet koyulaşıp derinleşince 'o eski güzel günlerden' bahsediyorlar.
Anılar denizinde yüzmeye başlıyoruz. Sahilden uzaklaştıkça aynı duyguya kapılıyorum: Bu ülkede gazetecilik silah olarak kullanılmış.
Ballandıra ballandıra geçmişte yaptıkları muzırlıkları anlatıyorlar. Matbuatın gücünü kullanarak filancaya nasıl had bildirdiklerini, falancanın canını nasıl sıktıklarını ya da yaktıklarını açıklıyorlar.
Mevzu kamu yararı mı derseniz... Genellikle değil. Birtakım şahsi ya da özel çıkarlar, çekişmeler...
Yani, o meşhur deyişle: Şecaat arz etmeye çalışırken sirkatin söylüyorlar.
Üzücü olan, yaptıklarının yanlış olduğunun farkında değiller.
Ya da umursamıyorlar...
Bütün bu konuşmaların neticede günümüz medyasındaki birtakım eksiklik ve aksaklıklara dayanıp 'Ah ah! Bizim zamanımızda böyle miydi' yakınmalarına bağlanması da elbette yaman bir çelişki.
Hâlbuki her gazetecinin bir karnesi olsa...
Yaptıkları, yazdıkları her şey o karnede bulunsa... Kaç tane yalan haber yazmışlar, kaç tane yanlış ya da eksik haber yayımlamışlar, sayılsa...
Kaç kez ırkçılık, ayrımcılık, kadın düşmanlığı yapmışlar, nefret söylemi kullanmışlar, halkı ya da onun bir kısmını aşağılamışlar; bilinse...
Ne zaman, niçin kamu yararını değil de özel çıkarları gözetmişler anlaşılsa...
Adlarının geçtiği her haberin, yazdıkları her yazının altında bunlar sıralansa...
Mesleki bakımdan yeterli ya da yetersiz olanlar; dürüst ya da dürüst olmayanlar ayıklansa...
Dijital medya bize bu imkânı sağlayabilir.
Yüzleri kızarır mı ya da bu işi bırakırlar mı bilmiyorum ama 'adil bir hafıza'nın medya tartışmalarını farklı bir boyuta taşıyacağından eminim.
***
KÜLTÜR VE SANATA MAHSUS BİR SAYFA
Sabah gazetesi geçtiğimiz hafta kültür sanat dünyamızın bazı profesyonelleri ile Kültür ve Turizm Bakanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş'u buluşturdu.
Bu ilk değil. Gazete hem sanata verdiği desteği hem de bu neviden buluşmaları kurumsal hale getirdi. Kurumsal İletişim Direktörü Fecir Alptekin'i kutluyorum.
Medya kuruluşlarının hayatın içinde olması, sanatçılarla ve toplumla kaynaşması önemli...
Sabah, İKSV tarafından düzenlenen bienali ve Comtemporary İstanbul'u desteklemişti. Bu hafta başlayacak Antalya Uluslararası Film Festivali'nin ana medya sponsoru...
Kurulan bu özel ilişkiler, gazetedeki kültür sanat haberlerinin niteliğini yükseltmesi ve niceliğini artırması bakımından sevindirici.
Toplantıda haliyle sanat-medya ilişkisi de gündeme geldi.
Sanat dünyamızın profesyonelleri kültür ve sanat olaylarının medyada yeterince haber olamamasından yakındılar.
Medya dünyamızın geneli açısından bakarsak haklı bir eleştiri bu...
Sabah gazetesi açısından bakarsak... Hafta sonu ve magazin ekleri sanatçılarla ve etkinliklerle alakalı gelişmeleri ayrıntılı şekilde işliyor. Sanat haberleri ana gazetede de kendine yer buluyor.
Fakat anladığım kadarıyla toplantıya katılan dostlarımız geçtiğimiz yıllarda kaldırılan kültürsanat sayfasını geri istiyorlar.
Dilerim Sabah bu çağrıya kulak verir ve öncü bir rol üstlenir.
***
OKURDAN KISA KISA...
Çok sayıda okurumuz Naim Süleymanoğlu'nun sağlık durumu hakkında yapılan haberde geçen 'Bulgar Türkü' ifadesinden rahatsız olmuş. Bu ifadeyi yanlış bulanlar da var, ötekileştirme olarak algılayanlar da. "Doğrusu 'Bulgaristan Türkü' olmalıydı" diyorlar. Haklılar.
MS hastalarıyla ilgili haberde tekerlekli sandalye bulunan görsel kullanılması iki okurumuzun tepkisine yol açtı. "MS hastaları tekerlekli sandalyeye mahkûm eder imajı vermişsiniz, bu yanlış" dediler. "MS öldürücü değildir, bulaşıcı değildir, ille de yatağa mahkûm etmez" diye de eklediler. Hep söylüyoruz, haberde kullanılan fotoğraflar haberin metni kadar önemlidir. Özellikle sağlık haberlerinde ayrıca titiz davranmak gerekir.
Bilgisayar oyunlarıyla ilgili bağımlılık haberlerinde ya da bu oyunları oynarken hayatını kaybeden çocuklarla, gençlerle ilgili haberlerde oyunun adı açık seçik olarak yazılmalı mı? Yazılmamalı, merak uyandırır, yasak elma sendromuna yol açar, hatta gizli reklama dönüşür diyen okurlarımız var. Ben de kendileriyle hemfikirim. 'Bir oyun' demek yeterli.