Gün geçmiyor ki bir okurumuzdan şu minvalde bir şikayet gelmesin: "Filanca tarihte yaptığınız haberde belirtilen konuyla ilgili mahkeme süreci tamamlandı ve ben beraat ettim. Oysa haberiniz sanki ben suçluymuşum gibi yazılmış ve internet aramalarında çıkmaya devam ediyor."
Haberleri inceleyip okurlarımızı hukuk servisine yönlendiriyorum. Fakat mütemadiyen tekrarlanan iki hataya dikkat çekmeden geçemeyeceğim.
Birincisi: Cevap hakkına saygı... Muhabirin kendisini savcı, hakim, polis ya da avukat yerine koyma hakkı yoktur. Bütün tarafların görüşlerine eşit biçimde yer vermeli, takdiri kamuoyuna bırakmalıdır. Gelecekten geçmişe doğru bakıldığında bu düstur çok anlamlıdır.
İkincisi: Fikri takip sorunu... Türkiye'deki gazeteciliğin en aksayan yanlarından biri bu...
Muhabirlerimiz adliye ve karakol koridorlarında sabahtan akşama kadar dosya kovalıyorlar. Haberlerini emniyetten aldıkları bilgilerle ya da savcılık iddianamesine istinaden yazıyorlar. Sonra da o dosyayı bırakıp bir başka dosyaya zıplıyorlar.
Oysa soruşturma ve yargı süreçleri devam ediyor. Haklarında haber yapılan kişilerin önemlice bir kısmı beraat ediyor. Türkiye'de bu oran yüzde 60'ın üzerinde... Haberi ne kadar dikkatli bir dil kullanarak, 'iddia edildi', 'öne sürüldü' filan diyerek, yazarsanız yazın insanlar mağdur oluyor.
Muhabir arkadaşlarımıza önerim şu: Sonuna kadar takip etmeyeceğiniz olayları bir zahmet hiç haber yapmayın.