Gazetecinin görevi yapacağı haberin muhtemel sonuçlarını düşünmek değil gerçeği anlatmaktır. Bir başka deyişle söylemek gerekirse... Gazeteci yansımaları konusunda endişelenmek yerine haberin doğru ve adil olmasına önem vermelidir.
Elbette bu idealize edilmiş söylemin, sınırları etik ilkeler tarafından çizilmiş istisnaları var. İntihar haberleri, kadına yönelik şiddet haberleri ve çocuk istismarı haberleri gibi... Kanaatimce terör örgütleriyle, teröristlerle ve terör eylemleriyle alakalı haberleri de bu çerçevede değerlendirmek gerekir.
Walter Laqueur bir terör kampanyasının başarıya ulaşmasının medyadan gördüğü ilgiye bağlı olduğunu söyler: "Kendi başına bir terör eylemi hiçbir şeydir; ama reklam, tanıtım ve propaganda her şeydir."
Şu cümleler 2 Haziran Hareketi'nin kurucularından olan meşhur terörist Michael (Bommi) Baumann'a ait: "Eylemlerimizi gerçekleştirir gerçekleştirmez bunun basında, özellikle Berlin gazetelerinde, nasıl yer aldığına bakıyor ve yeni stratejimizi buna göre belirliyorduk."
Dowling ise bir adım daha ileri giderek terör örgütlerinin varlıklarını medyaya borçlu olduğunu iddia eder. Haksız da sayılmaz. Medya organlarının olayları sadece duyurmak yerine abartılı bir şekilde dramatize ederek terörün bir parçası haline geldiğine sık sık şahit oluyoruz.
Terör bir yöntemdir
Geliyoruz objektiflik ya da tarafsızlık sorununa. Şöyle soralım: Ya bizim terörist olarak tanımladığımız bir kişi ya da örgüt, bir başkası tarafından özgürlük savaşçısı olarak görülüyorsa?Henry Jackson'ın bu konuda yaptığı ayrım son derece net:
"Özgürlük savaşçıları ya da devrimciler içinde sivillerin olduğu otobüsleri havaya uçurmaz; teröristler uçurur. Özgürlük savaşçıları okul çağındaki çocukları kaçırmaz ve katletmez; teröristler katleder. Özgürlük savaşçıları savaşla ilgisi olmayan masum kadınları, erkekleri, çocukları ve bebekleri rehin almaz; onlara suikastler düzenlemez; teröristler düzenler."
Liste böylece uzayıp gidiyor. Kısaca özetlemek gerekirse... Mühim olan söylem değil eylemdir. Bir örgütün ya da bireyin savunduğu ideoloji, benimsediği yaşam tarzı, gerçekleştirmek istediği amaç kimileri için tasvip edilebilir ya da hayranlık verici olabilir. Bu, o kişi ya da grubun masumiyetine karine sayılamaz. Kullandığı yöntemlerin şiddet içerip içermediğine bakmak gerekir.
Özendirici olmamalı
Sosyal psikoloji araştırmaları bize gösteriyor ki hiçbir toplumsal hareket şöyle ya da böyle görünür olmadan varlığını sürdüremez. Ortadoğu'daki terör örgütlerinin sosyal medyaya verdiği önem bunun bir göstergesi değil mi? Gerbner ve Gross'a göre medya görünürlüğü terör örgütlerine bir fikir, amaç, kamusal kimlik ve önem kazandırır.
Şu halde terör haberlerine hiç yer vermemeli miyiz? Elbette hayır. Medyanın görevi kamuoyundan bilgi saklamak değildir. Terör haberleri de hızlı, doğru ve eksiksiz bir biçimde verilmelidir. Yalnız, veriliş tarzına dikkat etmek, terör propagandasına alet olmamak kaydıyla...
Bunun yolu da teröristlerin sözcülüğünü üstlenmemekten; onların eylemlerini ve tezlerini savunmamaktan, temkinli bir dil kullanmaktan geçer.
Benzer şekilde medya güvenlik güçlerinin ya da terör örgütlerinin önlemleri, hedefleri ya da mücadele stratejileri konusunda spekülasyon yapmaktan kaçınmalıdır. Bu tür haberler yol gösterici olabilir. Nihayet, medya terör haberleri konusunda sentimental bir üslup kullanmaktan kaçınmalıdır. Haberlerde duygusal öğeler kullanmak gerilimi farklı bir boyuta taşıyabileceği gibi olayı normalleştirebilir hatta özendirici bile olabilir.
Bu ilkelere dikkat etmediğimiz takdirde terörün uyandırmak istediği dehşetin ve vermek istediği mesajın taşıyıcısı haline geliriz. Yaptığımız faaliyet gazetecilikten çıkıp halkla ilişkilerciliğe ya da reklamcılığa dönüşür.
Okurun özgür iradesi
Pek çok okurumuz sabah.com.tr 'nin kendilerine uyguladığı testten bizar. Sayfaya girdiklerinde gündemle ilgili bir test ekranı açılıveriyor karşılarında. Avni Bilgin bu okurlarımızdan biri: "Sabah gazetesinin sitesi güzel. Hem gazete alır hem siteye bakarım. Ama şimdi siteye bir bilgi testi, kendiliğinden açılan bir (pop-up) pencere eklenmiş. Tam bir şey okuyorum, üstüne bu test soruları açılıyor. Çok ama çok rahatsız edici. Bu testi isteğe bağlı açılır yapın." İbrahim Şen adlı okurumuz bu pencere ile mücadele etmekten yorulmuş: "Ben sürekli sizin sitenizi izlemekteyim. Sitenizin sağ alt köşesine test diye bir şey koymuşsunuz. Sabahtan akşama kadar onu kapatmakla mı uğraşıcam? Ellemeyeyim diyorum, gitmiyor; başka siteye gidip geliyorum, tekrar o köşede. Lütfen insanların istemediği şeylerin açılmasını kendilerine bırakın."
Sabah.com.tr yöneticileri ile görüştüm. Okurların gündemle ilgili bilgi ve beklentilerini öğrenmek amacıyla hazırlanmış bir tür geri bildirim testi bu. Okurlarımızın şikayetlerini dikkate alacaklarını ve isteğe bağlı hale getireceklerini belirttiler.
Diğer bazı okurlarımız da siteye girdiklerinde kendiliğinden ve sesli bir şekilde oynamaya başlayan video penceresinden rahatsız. Benzer bir düzeltmenin aynı uygulama için de yapılması gerekir. Marka sadakati okurların özgür iradesi ile oluşur ve bu iradeye saygı gösterilmelidir.
Hollanda'nın gol sevinci
Sabah'ın Cumartesi akşamı oynanan milli maçta, Hollanda'nın 90+3'üncü dakikada attığı golü "GOOOLL" nidasıyla duyurması eleştirilere neden oldu. "Hollanda gol attı Sabah böyle sevindi" diye haberler yazıldı, "Bu ne mutluluk" diye soruldu, hainlik imaları yapıldı.
Aslında bu konu daha önce de gündeme gelmişti. Geçen hafta da bir okurumuz "Kasımpaşa gol atınca 'GOOOLLLL', Galatasaray gol atınca 'GOLLL'. Taraflı olduğunuz bu kadar belli" yazmıştı.
Spekülasyona gerek yok. Twitter'dan paylaşım yapan sosyal medya editörü anlık maç skorlarını böyle anons ediyor. Maçın kimler arasında oynandığı ya da golü kimin attığı fark etmiyor. Paylaşımdaki 'O'ların ya da 'L'lerin sayısı bir coşkuyu ya da sevinci yansıtmıyor.
Gazeteci olmakla taraftar olmak arasındaki farka girmeden, kabaran 'milli' hassasiyeti dindirmeye çalışmadan iki hususun altını çizeyim. Bir: Gol anonslarına abartıdan uzak bir standart getirilmeli. İki: Gerekçesi ne olursa olsun atılan 'tweet'ler silinmemeli.