Dünya Gazeteler ve Haber Yayıncıları Birliği (WAN-IFRA) tarafından her yıl düzenlenen Dünya Yayıncılık Fuarı (World Publishing Expo) bu yıl 13-15 Ekim arasında Amsterdam'da yapıldı. 100 ülkeden 7 bin civarında sektör yöneticisinin katılımıyla.
Fuarın açılış gününde Dünya Basın Trendleri (World Press Trends) tartışıldı. Piyasanın yüzde 90'ına hâkim olduğu iddia edilen 70 ülkeden toplanan verilere göre:
Dünya nüfusunun yarısından fazlası, kayıtlara göre 2.5 milyar insan, halen bir günlük gazete okuyor. Bunların 800 milyondan fazlası dijital formda.
Gazete endüstrisinin büyüklüğü 160 milyar dolar civarında. Buna satış ve reklamın yanı sıra gazetelerin 'diğer' işlerden sağladığı gelirler de dahil.
Dijital medya platformları gelişmeye devam ediyor ama gazete gelirlerinin yüzde 93'ü halen basılı yayıncılıktan geliyor.
Şüphesiz bu sadece bir 'data.' Medya gerçeğini bütün boyutlarıyla yansıtmıyor.
Teemu Henriksson başkanlığındaki araştırmacılar dijital yayıncılığı hem yerel hem de global düzeyde, bütün boyutlarıyla değerlendirebilecek ölçütlerden yoksun olduklarını, kriterlerin güncellenmesi gerektiğini kabul ediyor.
Nitekim sadece fuar alanında sergilenen ürünlere bakmak ve düzenlenen zirvelerde yapılan konuşmaları dinlemek bile bunu anlamak için yeterli.
Kimse özel değil
Bu zirvelerden birinin adı: International Newsroom Summit. 'Haber merkezi'nin fiziksel, psikolojik, sosyolojik ve ekonomik dönüşümü tartışıldı. Dünyanın farklı bölgelerinden gelmiş 30'dan fazla konuşmacıyı dinledik.
Bunlardan biri Amsterdam Üniversitesi Medya Çalışmaları profesörü Mark Deuze idi. Editörün Dilemması başlıklı bir sunum yaptı. Kısaca özetleyeyim:
Artık kimse 'özel' değil. Dünya çapında ün yapmış, kendilerini adeta yarı tanrı ilan etmiş basın ya da medya kuruluşları otoritelerini, merkez ya da tekel olma özelliklerini kaybediyor. Giderek daha az insan bu gazeteleri bir başvuru ya da referans kaynağı olarak görüyor. Etkileri, prestijleri ve kapsama alanları göreli olarak daralıyor. Yerlerini gittikçe gelişen yeni medya aygıt ve mecraları alıyor.
Artık gazeteler haberi 'yapan' olmaktan çıkıyor. Günün haberini belirleme yeteneklerini kaybettiler. Olimpos'ta oturup "Bugünün en önemli gelişmesi budur, alın okuyun" diye ahkâm kesmek artık mümkün değil. Onun yerini başka mecralarda oluşan ya da yapılan haberleri bulma, anlama ve yansıtma çabası aldı.
Gazete okur ilişkisi tek yanlı olmaktan çıktı. Okur artık habere sadece maruz kalmak istemiyor. Kendisine sunulanla yetinmiyor. Okuyup geçmiyor. Yorumluyor, paylaşıyor, karşılaştırıyor, beğeniyor, itiraz ediyor hatta kendisi haber yapıyor.
Katılıyorum. Kısaca ve tekrar söylemek gerekirse 'okur aksiyon peşinde.' Buna kayıtsız kalamayız. Bu beklentiyi anlamak ve habere bakışımızı değiştirmek zorundayız.