Dil ile ötekileştirme arasında doğrudan bir bağlantı bulunur. Türk Dil Kurumu'nun (TDK) Güncel Türkçe Sözlük'ünün 'argo' maddesinde bunu görmek mümkün: "Her yerde ve her zaman kullanılmayan veya kullanılmaması gereken çoklukla eğitimsiz kişilerin söylediği söz veya deyim."
İnönü Ansiklopedisi argoyu aşağılamak konusunda TDK'nın da ilerisinde: "Eskiden, önce esnafın, sonra da dilenci, serseri, külhanbeyi, hırsız, kaçakçı ve genel olarak şerir takımının kendi yaşayış tarzı isteğine uyarak, etrafındakilerin anlayamayacağı bir şekilde ve kendi aralarında konuştuğu aşağılık, özel ve gizli dil."
Bu neviden tanımlar elbette objektif değil. Daha nesnel bir tanım için Ana Britannica'ya bakalım: "Bir toplumda geçerli genel dilden ayrı, ama ondan türemiş olan, yalnızca belirli çevrelerce kullanılan, toplumun her kesimince anlaşılmayan, kendine özgü sözcük, deyim ve deyişlerden oluşan özel dil."
Argoya nasıl bakmalı?
Zaman zaman okurlarımızdan gazetedeki argo kullanımı konusunda şikâyetler gelir. Okurlarımızın gündeme getirdiği kelimelerden bazıları şunlar: çarpmak, frikik vermek, paçoz, ıskalamak, kafayı üşütmek, kafa bulmak, madara etmek, abandone olmak, sinir olmak, postu deldirmek, haşatı çıkmak, gıcık olmak, katakulli, ıskalamak, vartayı atlatmak, röntgenci.
Hemen belirtelim:
Argo, dilin bir zenginliğidir.
Argoyu 'sokağın dili' olarak görmek haksızlık olur. Sokak tekil ve homojen bir mekân değildir; farklı sokakların farklı argoları bulunabilir.
Argo ve küfür, hatta argo ve jargon her zaman aynı şey değildir. Küfre, jargona ve argoya farklı muamele edilmelidir.
Günümüzde argo, bir zamanlar iddia edildiği gibi, yalnızca alt sınıfların ve yeraltında bulunan grupların mahsulü değildir. Magazin basınında kullanılan 'gecelik repo', 'düzeyli ilişki' gibi birçok tabir orta üst sınıf argosuna örnektir.
İstisnalar olmakla birlikte argo bir dilin gramer özelliklerinden bağımsız değildir.
Son olarak... Okurlarımızın şikâyet ettikleri kelimelerin bazıları yaygınlaşarak bir gruba mahsus olma özelliğini çoktan yitirmiş bulunuyor.
Gazeteci üretmemeli
SABAH gazetesinde argo hiç kullanılmamalı mı? Bu sorunun cevabını, hepsini aynı argo torbasına doldurmadan, kelimelere tek tek bakarak aramak gerekir. Pek tabii, kelimelerin duygusal ve etik göndermeleri göz önünde bulundurulmalıdır.
Yine de bazı genel ilkeler belirlemek gerekirse benim görüşüm şöyle:
Kamusal dil ile resmi dil bir ve aynı olmak, gazeteci bunlardan birini diğerine tercih etmek zorunda değildir.
Gazete için önemli olan anlaşılırlıktır. Argonun bilinen kelimelere farklı anlamlar yükleme özelliği unutulmamalıdır. Bu kelimeler anlam karmaşasına ya da anlaşılamamaya yol açacak şekilde kullanılmamalıdır.
Argo kullanmakta ısrar eden, bunu bir zekâ göstergesi olarak değerlendiren, gazeteciler argonun inceliklerine vakıf olmalıdır. Bir örnek vermek gerekirse, hırsızlık fiilinin farklı boyutlarına işaret eden çarpmak, araklamak, aşırmak, tırtıklamak, söğüşlemek kelimeleri arasındaki nüansları iyi bilmelidir.
Son söz olarak da şunu söyleyelim: Gazeteci gerektiğinde argonun zenginliklerinden yararlanabilir ama kendisi argo üretmemelidir. Okura saygı bunu gerektirir.