Benim ülkem burası, burada yaşayan 74 milyonun da ülkesi. Güzel ülkemde 30 yıldır aynı topraklarda iki ayrı zaman yaşanıyor. Ülkemin yarısı tatlı hayat sürüyor. Yarısında da terör yüzünden canlar gidiyor. Evlat yetiştirmenin ne olduğunu en iyi analar bilir; zordur çok zor.
Terör tırmandı ya, anaların yüreği pır pır atıyor.
Dağda, ovada, kırsalda çocuklarımız ölüyor her gün. Çetele tutar gibi ölü saymak istemem.
Ölenler bizim gençlerimiz. Ciğerimiz yanmıyor adeta kavruluyor.
Her bir yerden terörün boyutuyla ilgili bilgi almaya çalışıyoruz. Ne yazık ki kaynaklar yetersiz kalıyor.
İran, Irak, Suriye üçgeninde bölge fokur fokur kaynarken, bu ülkede yaşayanlar olarak güven sorunu yaşıyoruz artık.
***
Sağ olsunlar, her ay gönderdikleri için, siyasi istikrar parametrelerini takip ettiğim
S Bilişim, bir buçuk yıldır terör ve dış politikadaki istikrarsızlığa dikkat çekiyordu. Analizciler bunun farkında değil mi?
Medya, eskiden olduğu gibi bilgiye, veriye bakmıyor. Ekonomiyi izleyen biri olarak çoğu kez şaşkınlığa düşüyorum. Çünkü
ekonomi ve
bürokratik hizmet parametreleri teröre rağmen tepki vermiyor!
Anadolu insanı
dolar ve borsaya bakıp, kendince istikrar ölçüyor.
İMKB, tahvil ve bono piyasasına ise oluk oluk yabancı para giriyor.
126 milyar dolar sıcak para geldi, teröre rağmen sıcak para cennetine dönüştü ülke...
***
Para cıva gibidir.
Gelsin...
Ancak niye geldiğini iyi kontrol etmeliyiz.
Kısa vadede yarattığı mutluluk, orta ve uzun vadede kalıcı mutluluklara dönüşebilir mi?
Yani
günü mü kurtaracağız yoksa
geleceği mi inşa edeceğiz? Buna bakmalıyız.
Bizim barış, huzur, sağlık, sonra da ekonomide çarkları sağlam döndürmek için yerli ve yeni
tasarrufa ihtiyacımız var.
Ama nedense yerli tasarrufçu ile yabancıyı bir türlü aynı kefeye koyamadık gitti!
Yabancıya bol destek, vergi muafiyeti veriyoruz, yerliye ise cimri davranıyor, bol bol vergi yüklüyoruz.
***
10 yıldır bir ekonomik program izliyoruz.
Başlangıçta işimize çok yaradı bu program.
Sayesinde kamu, tasarruf yaptı, özel sektör ise bol bol harcadı. Fakat bir süredir bu program "kredi pazarlama programı" gibi çalışıyor. Program sayesinde bankacılık sistemi Türkiye'yi tüketim üzerinden fonluyor.
Borçlanan vatandaş tasarruf yapamadığı gibi yeni tasarrufları da devreye sokamıyor.
Türkiye'nin üretmeye daha doğrusu
küresel rekabet avantajı sağlayacak
sürdürülebilir başarıya ihtiyacı var. Üreticilerimiz, bırakın dış pazarı, iç pazarda bile rekabete giremiyor. Pazardaki boşluğu da ithalatçı dolduruyor.
***
Hal böyleyken ihracatçının çatı örgütü
Türkiye İhracatçılar Meclisi, çözüm üretmek yerine bankalardan "
pozitif ayrımcılık" talep ediyor.
İhracatçıya bir tek
Eximbank pozitif ayrımcılık yapar. Diğer bankaların işi mi?
Demek ki sorun başka.
Artık yeter. Konjonktürel politikaları değil, trendleri tartışalım. Yeni ekonomik düzen pazarlama ve marka üzerine yoğunlaşıyor.
Eğer biz dünyaya pozitif algı yaratan değerli markaları sunamazsak, dünya kamuoyu bizi negatif algıyla hatırlayacak.
Terör, Türkiye'nin marka değerini düşürüyor.