Eğer, dinamik bir dünya istiyorsak, faktör, mal ve para piyasalarındaki dengeyi kollamalıyız. Böylece fiyat istikrarı, tam istihdam, dış ticaret ve gelir dağılımında "altın oran"ı tutturabilelim. Ekonomide çarklar kolay dönmüyor. Rekabetçilik şart. Bu da yenilikçilikle mümkün.
Yenilikçilik, bir kültür, eğitim, öğretim, her şeyden önemlisi bilimsel faaliyet demek.
Gelişmiş ekonomiler, bilimsel faaliyet yapan üniversiteleri sayesinde katma değer yaratıyor, patent sayısıyla övünüyor. Dünya Patent Enstitüsü'nün 2010 verilerine göre, geçen yılki patent üretimimiz 3 bin. Aynı dönemde Güney Kore'nin patent üretimi 220 bin.
Bu tablo söze gerek bırakmıyor.
Bilim, Teknoloji ve Sanayi Bakanlığı da nedense patent üretimi verilerini yayınlamıyor.
Peki, sayısı 170'e ulaşan, kampusları ve sosyal tesisleriyle yarışan üniversitelerimiz niye patent üretimine kafa yormuyor?
***
Elimizde, 2009'da yayınlanan
Devlet Denetleme Kurumu raporundan başka kaynak yok. Bu rapora göre, 19 teknokentte toplam
235 patent üretilmiş. İstanbul Teknik Üniversitesi
(İTÜ) 111 patent üretimiyle ilk sıraya oturmuş.
Biz de bu farkı İTÜ Rektörü
Prof. Dr. Muhammed Şahin'e sorduk.
Şahin, dereceye giren öğrencilerle görüşme halindeydi; "İTÜ bir
araştırma üniversitesiydi. Buna
inovasyon ve
girişimciliği ekledik. Üç teknokentimizde
80 şirket çalışıyor.
Üç yeni teknokent daha yapıyoruz, 30 bin metrekarelik alanı
100 bin metrekareye çıkarıyoruz.
100 milyon dolarlık yatırım yapıyoruz. Ayrıca 60 bin metrekarelik bir alanda
45 milyon dolara Dijital Türkiye Üssü kuruyoruz" dedi.
İTÜ'de 23 mühendislik dalı uluslararası kabul görüyor. Lisanüstü dahil 25 bin yerli, bin de yabancı öğrenci var.
Yeni öğretim yılında da
10 Kızılderili öğrenciye burs verilecek.
Rektör Şahin, iki ay önce ABD'de konuyu iki kongre üyesiyle görüşmüş. Kongre üyeleri, "Burada İTÜ'yü herkes tanıyor" deyince Şahin bile şaşırmış. Meğer Türk-ABD Koalisyonu jest yapmış, geçen yıl ABD'de İTÜ ilanları vermiş.
***
İTÜ şimdi bambaşka bir heyecan yaşıyor.
Uzun süredir birlikte çalıştığı proje ortağı
TÜMOSAN ile birlikte
tank motoru üretimine imza attı. Şimdi
İTÜ-TÜMOSAN ortaklığı, Savunma Sanayi Müsteşarlığı'nın eylülde açacağı tank ihalesinde,
Ford Otosan ile yarışacak.
İhaleye girmek için zemin yoklayan Alman ve Avusturya şirketleri ise birebir ihaleye girmek yerine
"alt destek" üretimi konusunda İTÜ-TÜMOSAN ortaklığıyla çalışmayı kabul etmiş.
İşte,
Made in Turkey markası yaratmak bu.
Rektör Şahin, "Üniversitelerimizin yeni YÖK Yasası'yla rekabete açık, performansa dayalı bir modelle özerk hale getirilmesi şart" diye boşuna konuşmuyor.
Simgesi arı olan İTÜ arı gibi çalışıyor...