Türkiye, Kemal Derviş'le 2001 krizinde tanıştı. O dönemde DSP-MHPANAP koalisyonu iş başındaydı. Koalisyon çöktü ancak Derviş'in ekonomi politikaları 2010'a kadar varlığını korudu... Seçim arefesindeyiz. Çıkarılan yasalarla Derviş dönemi bittiğine göre bundan sonra Türkiye'nin ekonomik geleceğine hangi politikalar yön verecek? İşte bu sorunun yanıtı seçimin galibini de belirleyecek.
İnsanlarımız geçmiş dönemde "sağ ve sol" diyerek sandığa giderdi.
Şimdi öyle değil.
Herkes cebine girecek paraya bakıyor.
Dert herkesin derdi; sağı solu yok...
Hal böyle olunca partiler ister istemez merkez siyaseti benimsiyor. Bu değişim CHP'yi katı devletçilikten sosyal devletçilik politikalarına sürüklüyor. Bir taraftan da kitle partisi olmaya itiyor.
***
Aslında partiler birbirini eleştirse de içerik olarak politika aynı politika...
Politikalar aynı olunca ister istemez soruyorsunuz, "Partilerin farkı nerede?" Fark, yeni fabrikaların açılmasıyla, yeni sanayi tesislerinin kurulmasıyla ortaya çıkacak.
CHP, sektörel büyümeye, girişimciye, emekçiye yönelik serpiştirmeler yapsa da seçmene, "
Size sosyal yardım yapacağım" diyor.
MHP de öyle. Muhalefet, sosyal devlete odaklandı. Seçmen karar verecek, "
Yeşil Kart mı, Hilâl Kart mı, Aile Sigortası Banka Kartı mı? "
AK Parti'de ise son altı ayda farklı bir yolculuk dikkat çekiyor.
Derviş'in 2002'de yürürlüğe soktuğu
"Güçlü Ekonomi'ye Geçiş" programına
6111 ve 6113 sayılı yasalarla veda eden, 2008'de IMF mimarisine son veren, Mali Kuralı uygulamayan iktidar partisi, şimdi ihracata, ucuz hammadde tedarikine, sektörel strateji belgelerine odaklandı.
***
2009 Şubat ayından bu yana yurtdışı piyasalarla paralel gittiğimiz tek bir alan var. O da,
G-20. Küresel likiditenin bol, paranın yağmur gibi Türkiye'ye akmaya çalıştığı bir ortamda ekonominin etkinliği ve verimliliği mi? Yoksa sosyal devletçilik mi? İşte sandıkları etkileyecek karar bu... Alt gelir grubu muhtemelen "
sosyal devlet" diyecek. Rantiye ise "
sıcak parayı" tercih edecek.
Sonuç,
toplumun gelir seviyesini belli edecek.
Bir ülkenin mutluluğu refah seviyesiyle ölçülür. Milli gelir ne kadar yüksek olursa yüzler o kadar çok güler. Türkiye, küresel krizin etkilerini pek fazla hissetmedi. Ancak etkileri bile işsiz sayımızı
13 milyonun üzerine taşıdı. O yüzden ister istemez gözler partilerin ekonomik politikalarını arıyor.
Kim neyi vaat ediyor? Bilmek gerekiyor.
Çünkü siyasette sonuç önemli.