Fransız filozof Michel Foucault, bütün çalışmalarını, modernitenin bireyler üzerindeki etkisi ve getirdiği yeni güç ilişkileri üzerine kurar. "Özne ve İktidar" kitabında, "Siyasi söylemlerin özneleştirmeler" biçiminde nasıl hayatımıza girdiğine dikkat çeker. Çünkü hızlanan sosyo-ekonomik konjonktürde sorunlar, siyasi söyleme "özneleştirmeler" biçiminde sokuluyor.
Hastalık, cinsiyet, suçlar, etnisite, cemaatleşme özne olarak karşımıza çıkıyor. Bu durum siyasi söylemimizi yapılandırıyor. Özneleştirilen sorunlar, "doğru ya da yanlış" oyunlarda konum alınca, sorun özünde şahsi kalıpların içine sıkışıp kalıyor.
***
Bu durumda neyin sorun olduğu kadar, sorunun siyasi söyleme sokulma biçimi de önem kazanıyor. Bu biçimler
politik dizgenin, parlamento, partiler, bürokrasinin ortak akıldan uzaklaşmasına yol açıyor. Siyasetçilerin etkinliklerini sınırlıyor. Siyasetçi, vatandaşa değil, kendine dönüyor. Yaptıkları medyada da farklı işlemeye başlıyor! Sorun çözerken anlaşabileceği siyasi zemini, medyada yarattığı cepheleşmeyle,
"Şahıs üzerinde anlaşılması mümkün olmayan bir yola" sokuyor. Böylece gerçek yitip gidiyor!
Ülke kilitleniyor!..
***
Ama Türkiye'de olumlu özneyi temsil eden güzel şeyler de oluyor.
Örnek verelim. Türkiye'nin en çok katma değer yaratan holdingi Koç Holding'de yönetim kurulu üyesi
Ali Koç, hisse satıyor!..
"Küçük olsun, benim olsun" prensibiyle iş yapan Türk insanı,
"İnsan ya ihtiyaçtan, ya da anlaşmazlık yüzünden hisse satar. Durduk yerde niye hisse satılır ki?" diye Koç'ta üçüncü kuşağı temsil eden Koç'un hisse satışını anlamaya çalışıyor. Hiç kafa karıştırmaya gerek yok.
Ben, bu satışları
"sermaye piyasasının gücü" olarak görüyorum. Düzenlenmiş, denetimin iyi işlediği bir piyasa için daha güzel fırsat olur mu? Liberal ülkelerde işadamları böyle yapıyor. Keşke Türkiye'de tüm patronlar bu yolu kullansa! Acaba Türkiye'de Koç ailesinin bu kadar açık ve samimi yürüttüğü işleyişi başka aile ve gruplar nasıl yürütüyor?" Koç ailesini sadece,
"Niye bugüne kadar kendi şirket hisseleriniz piyasa yapıcılığı sistemini kurmadınız" diye eleştiriyorum.
***
Önümüzdeki perşembe Ali Koç,
Uluslararası Rekabet Araştırmaları Kurumu (URAK) başkanı olarak,
"İllerarası Rekabetçilik Endeksini" açıklayacak. Kendisine bu soruyu soracağım.
Koç, URAK'nin kurucusu. Güçlü bir Türkiye için rekabetin önemine inanıyor. Anadolu, küresel krizde kavrulurken bazı sınır illerinde işler yolunda gidiyor. Diyorum ki, "Dış politikadaki değişim acaba Anadolu ekonomisini nasıl etkiledi ? Başta Irak, Suriye ve İran'la yapılan sınır ticaretinde beklenen patlama oldu mu?" Küresel krizden çıkışın anahtarını
"uluslararası diplomasi" diye gören biri olarak URAK'nin endeksini merak ediyorum.