Türkiye, küreselleşmeyle ilk dansını yapıyor. Niye? 2001 krizinde hepimiz değiştik; küresel dünyada esen hava, bizim gibi "gelişmekte olan ülkelerin" işine yaradı. Kalitelikalitesiz sıcak para oluk oluk
"emerging marketlere" aktı. Türkiye, bu süreçte 46 milyar dolar sıcak para çekti.
Sıcak para girişi hem AK Parti Hükümeti'nin hem de büyük patronların işine geldi. Türkiye sıcak paraya boğulurken, AK Parti Hükümeti ile büyük patronları temsil eden Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD), çok farklı dünyaları temsil etmelerine rağmen birlikte "ciddi bir balayı" dönemi yaşadılar.
Balayı, Başbakan Erdoğan'ın "Biz TÜSİAD Başkanı'nın amcasının katillerini yakalamaya çalışıyoruz. O ise korumaya çalışıyor" demesine kadar sürdü. AK Parti'nin ağır topları TÜSİAD'ı ziyarete gidince buzlar eridi. TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Mustafa Koç, Van 100. Yıl Üniversitesi Rektörü Yücel Aşkın ile ilgili değerlendirme yapınca gerçek kriz durumu ortaya çıktı.
Kol kırıldı, yen içinde kaldı. Bazı ağır toplar devreye girdi; sağduyu hakim oldu. Kavga büyümeden önlendi.
Görüş farklılığı var
Oysa bugün dengeler değişti. İç politika ısınıyor; erken seçim tartışılıyor. 2007 Mayıs'ında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi ise gerilimi tırmandırıyor. Hal böyle olunca risk almak istemeyen yabancı ilk küresel türbülansta 9 milyar dolar çekip gitti.
Sonuçta durgun denizde gemiyi yüzdürmek kolay. Marifet, fırtınada rotayı kaybetmemek.
Görünen o ki, TÜSİAD'ın durgun denizde AK Parti Hükümeti'ne bol keseden verdiği destek, daha ilk fırtınada kesildi.
Hiçbir üye açık açık söylemiyor. Ama AK Parti iktidarı, TÜSİAD'ı kendi içinde de cepheleştiriyor. TÜSİAD'ın ağır topları ile yönetimi arasında ciddi bir görüş ayrılığı var. Ağır toplar sayıca az olmalarına rağmen yönetimin tarzının cepheleşmeyi derinleştirdiğini söylüyorlar.
Diyorlar ki: "Yönetim, hükümeti ikaz ettiğini düşünüyor. Ankara ise bu ikaza saldırı ile karşılık veriyor. Sanki iki ayrı cephe varmış gibi davranıyor. Buna gerek var mı?"
Endişe artıyor
Cepheleşme kaygısı öylesine güçlenmiş durumda ki, TÜSİAD'ın bir dönem başkanlığını bile yapmış bazı ağır topları (!) kendi içlerine kapanmışlar. İşleriyle boğuşuyorlar. Küresel türbülansın arttığı bir ortamda hükümetle kavgaya çekiniyorlar. Üstelik türban meselesi iş dünyasının kâbusu haline gelmiş durumda.
Bir kısım TÜSİAD üyesi, türban olayını kimsenin halletmeye yanaşmayacağına, bunun kutuplaşmayı derinleştireceğine inanıyor. Endişe giderek artıyor.
İşin özü, TÜSİAD, her ne kadar işler yolunda iken hükümetle arasının iyi olduğunu gösterir bir fotoğraf sunmaya çalışsa da, TÜSİAD ile hükümet arasında hep bir kan uyuşmazlığı sorunu yaşandı.
TÜSİAD, sıkı bir AB'ci. AK Parti ise son aylarda yükselen "ulusalcılık" karşısında AB'yi buzdolabına kaldırdı. Tabana oynamaya başladı. TÜSİAD yönetimi bundan, TÜSİAD'ın ağır topları da yönetimin tarzından rahatsız. Sonuçta işler yolunda gitmezse herkes fırtınanın altında kalır.
Mali sistem küreselleşmeye uyum sağladı ama reel sektörün açık pozisyonu 30 milyar dolar.
Kolay mı?